14 Ekim 2014 Salı

KÜLTÜREL KİMLİKTEN TOPLUMSAL BELLEĞE: KÜLTÜREL MİRASIN DENETİMİ ve YÖNETİMİ

KÜLTÜREL KİMLİKTEN TOPLUMSAL BELLEĞE:
KÜLTÜREL MİRASIN DENETİMİ ve YÖNETİMİ

İÇİNDEKİLER

Giriş:   “Başkalarının “Evren” diye adlandırdığı Kütüphane …”

Bölüm 1: Kültür Nedir?
Türk Kültürü ve Atatürk
Kültür Mirası ve Kültür Mirasının Yönetimi
Bilgi Toplumu Olmak

Bölüm 2: Sorunlar Çözümler
I.                     Kültürel Miras Kurumları
Kütüphaneler: 
İzmir Milli Kütüphanesi:
Kişisel Dermeler:
Arşivler ve Bölge Arşivleri:

II.                    Kaynakçalar
Kitap Indeksleri:

III.                  Politikalar Standartlar

BİBLİYOGRAFYA

EK. 1 / ATATÜRK: “10 MADDELİK DİREKTİF.”

EK.2   /
(Aşağıda getirilen öneriler 2000 yılında tarafımdan düzenlenmiştir, bunların  bir kısmı günümüzde gerçekleşmiş olabilir.)


ÖZ:

Kültürel kimliğin kayıt altına alınması ve toplumsal belleğin oluşturulması sonucunda, ulusal düzeyde “Bilgi Toplumu”na geçiş gerçekleşir. Toplumsal bellekten yoksun toplumların, Bilgi Toplumu olmaları mümkün olamaz.   Bilgi toplumu olmanın gereği olan bilgi politikaları ve bilginin düzenlenmesi hakkında standartlar olmadan toplumsal belleğin oluşturulması da mümkün değildir. Uluslararası  ileri ülkelerle ayni düzeyde olabilmek ancak bilgi toplumu olmaktan geçer.  
Bilgi Toplumu olmak ne demektir?  Kültürel mirasın kayıt altına alınması, korunması, düzenlenmesi, bu bilgilerin erişime sunulması ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır. Bu makalede Türkiye   Bilgi toplumuna geçmiş midir, sorunu ele alınmaktadır. 
Kendi bilgi birikimini denetim altına alamayan ve Bilgi Toplumu olamayan ülkeler,  kendi benliklerini ancak yabancı bilgi ve belgelere dayanarak  algılar, olayları yabancı kaynakların yönlendirmesi sonucunda yorumlama eğilimini gösterirler.  
Yukarıda belirtilen sorular ve sorunlar bağlamında, kültürel bellek kurumları olan kütüphaneler, arşivler, özel kütüphaneler ve özel arşivler olduğu kadar, ulusal bibliyografyalar, indeksler, kataloglar, kitap ve belge özetleri (compendium), derlemeler  (compilations), vakayinameler (chronicles),  gibi toplumun belleğini, dağarcığını oluşturan araçlar / ortamlar üzerinde düşünceler ileri sürülecektir.
Bunları gerçekleştirmek için “Kütüphaneci/Bilgi Belge Yöneticilerinin” görevleri nelerdir? Bilgi Toplumu olmak için Bilgi Teknolojilerinin katkıları ve önemi nedir?

Giriş:   “Başkalarının “Evren” diye adlandırdığı Kütüphane …”

Jorge Luis Borges 1941 (The Garden of Forking Paths) öyküsüne şu sözlerle başlamıştı “Bir efsane kütüphane olan Babil kütüphanesi, özür ve savunma (apology) ve kehanetler (prophesy) üzerine bütün dillerde yazılmış bütün kitapları içinde barındırıyordu; bu kütüphanede ayrıca İncili Şerif  öğretileri üzerine yapılmış yorumlar ve bu yorumlar üzerine yapılmış farklı yorumlar ve gelecek hakkında en ayrıntılı tarihi bilgiler bulunuyordu; burası birbiriyle iç içe girmiş bütün kitaplar ve bu kitaplara ekler yapılarak değiştirilmiş bilgiler, doğruluğu kanıtlanmış kütüphane kataloğu ve  yanısıra sayısız hatalı kataloglarının bulunduğu yerdir. Başkaları  tarafından  evren diye adlandırılan bu kütüphane bütün bilgileri kutsal bir biçimde sarmalar.  Fakat orada hiçbir bilgiye erişilemez, çünkü bütün bilgiler tamamen yanıltıcı biçimde aynalı galerilerde, sayısız raflarda yanyana dizilmiştir; herşeyin orada olduğu ama hiçbir şeyin  bulunamadığı bir düzendir bu.  Bundan daha mükemmel bilgi  savurganlığı örneği olamaz. (Gleick, p. 373)

Hepimiz kendi bilgi depolarımızı kendimiz doldururuz.  Serbestçe ve amatörce oluşturulan Wikipedia denen bu sanal ansiklopedi diğer bütün basılı ansiklopedilerin tamamını içine alır. Örneğin, bir okuyucu Wikipedia’nın labirentlerle birbirine bağlı galerilerinde “Babil” hakkında bilgi arıyorsa,  şunları bulacaktır:

            Eski Babilonya için verilmiş İbranice bir addır,
            Babil Kulesini çağrıştırır,
            Irak’ta bir gazetenin adıdır,
            Patti Smith tarafından yazılmış bir kitaptır,
            Bir Rus gazetecidir,
            Avustralya’da bir dil eğitimi dergisidir,
            Bir filimdir, bir plaktır,
            Avustralya’da bir adadır, Kanada’da ise iki dağın adıdır,
            Star Trek evreninde bu bir Planet adıdır.
            Üstelik  Tevrat içinde yer alan bir öykü olmasının yanısıra
            Çok sayıda şarkı, oyun, çocuk kitaplarının içinde geçer Babil adı.  (Gleick, p. 374)

Sonuçta editörler, Wikipedia’da yer alan bütün özel adların çoklu aidiyetleri olduğunu görmüşlerdir ve bunun üzerine bütün ortaya çıkan belirsizlikleri gidermek için çalışmalara başlamışlar, böylece açıklayıcı ek bilgilerle mevcut sayfalara yüz binin üzerinde sayfa daha eklemişlerdir.

Eski çağlarda Alexandria Deniz Feneri “Dünyanın Yedi Harikası”ndan biri olarak gösterilirdi. 135  metre yüksekliğinde olan bu kule, Alexandria Kütüphanesine tepeden bakardı.  Bu kütüphanede yüz elli bin papirus ruloları bulunuyordu, ve o zamanlardan başlayarak çok daha sonraki yüzyıllar boyu burası dünyanın en büyük bilgi kaynağını oluştururdu. İskenderiye, sahip olduğu Babil kütüphanesi ile bir entellektüel dünya merkezi olarak, Atina’yı çoktan geçmişti. Bu kütüphanede Sophocles, Aeschylus, Euripidis, yanısıra Euclid, Archmides, ve Eratosthenes’ten matematik eserleri; ayrıca şiirler, sağlık bilgileri, yıldız haritaları ve mistisizmle ilgili belgeler vardı.  (Gleick, s. 378)

Daha sonra bu kütüphane yandı. Bu nasıl olmuştu, tam belli değil ama tarih boyunca düşman istilacilar daima girdikleri ülkelerin kültür miraslarını yok etmişlerdir. Genel kanı bu kütüphanenin çeşitli fanatik görüşler nedeniyle, Hristiyanlar tarafından yakıldığı yönündedir. Maalesef, Bilgi Toplumu dediğimiz günümüzde bile bu tür haince uygulamalar devam etmektedir ve bir ülkeyi egemenliği altına almanın en önemli aşaması da istila edilen ülkenin kültür mirasını ve bilgi birikimini ortadan kaldırmaktır, böylece amaç o toplumun geçmişiyle bağlarını koparmaktır. İçleri kin dolu fatihler, düşmanlarının ruhlarının da kültür miraslarının bulunduğu yerlerde yaşadığını düşünürlerdi. Ondokuzuncu yüzyılda Isaac D’Israeli şöyle not düşmüştür:  “Romalılar Yahudilerin, Hristiyanların ve filozofların  kitaplarını yakmışlardır. Yahudiler ise Hristiyanların ve Paganların kitaplarını yakmışlar, Hristiyanlar ise Paganların ve Yahudilerin kitaplarını.”  Ve bu böyle devam edegelmiştir.  (Gleick, s. 378)

Bu tür olaylara yaşadığımız zamanlarda da şahit olduk:  Saraybosna’da Gazi Hüsrev Bey Camii (1531) yanındaki medrese ve içinde binlerce yazmanın bulunduğu ve ulusal belleğin en önemli arşivi olduğu bilinen kütüphane, 1992 yılında Sırplar tarafından yakılmıştı, ve şimdi kütüphane ancak kurtulan eserleri içinde barındırmaktadır.  Kütüphanenin restorasyonu 22 yıl sürmüştür.

Bir başka örnek ise, “İçinde eşi yeryüzünde bulunmayan el yazması eserler, ilk nüshalardan Kuran-ı Kerim parçaları, İsa öncesi döneme ait bilgileri taşıyan ve tarihte yine yakılarak yok edilen meşhur İskenderiye kütüphanelerinden kurtarılmış müstesna eserler, Osmanlı dönemine ait idari, mali, eğitim sistemlerini yansıtan belgeler ve Irak’ın geçmişine ait bilgi, belge arşivleri ve daha nice eserler, tarih ve sanat değerleri bulunan,” bu kütüphane, Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin  saldırıları  sırasında yok edilen bir başka dünya kütüphanesi  olan Irak kütüphanesidir. ( http://www.r-demir.com/makalelergsboncekilergoster.aspx?m=77)   


Bölüm 1

Kültür Nedir?

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre (1988), kültür (Türçe ekin, eski dilde hars) kavramının tanımı şöyledir:  “Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü.” 
Kültür, Latince cultura sözcüğünden alınmıştır.  İlk olarak bu söz Romalı hatip Marcus Tullius Cicero (106 MÖ – 43 MÖ)  tarafından ruhun “iyileştirilerek yüceltilmesi” anlamına gelen “cultura animi” anlamında kullanılmıştır.  17. yüz yıldan sonra ise kültür sözcüğü insanların eğitim yoluyla daha zarif veya aydın kişiler olmaları anlamında kullanılmıştır.  18 ve 19. yüz yıllarda ise bu sözcük bütün insanlığa atfen kullanılmıştır, ve genel olarak insanların “ulusal idealler ve yüksek emeller” taşımaları anlamında toplumlara ve ülkelere yüklenmiştir. (http://en.wikipedia.org/wiki/Culture
Bu son anlamda dilimizde kullandığımız “ülkü” sözcüğü Amaç edinilen, ulaşılmak istenen erek, ideal,” demektir, (Türk Dil Kurumu sözlüğü, 1988)  ve “Ülkü” de aynen, 18 ve 19. yüz yıllardaki “kültür” anlamıyla benzeşir ve kültür sözcüğünün “Ulusal idealler ve yüksek emeller” aşamasıyla örtüşür.  Sözcük bu anlamda ilk kez Ziya Gökalp (1876-1924) tarafından “Milli mefküre (ülkü)” biçiminde kullanılmıştır.  Gökalp’e göre bir milleti yapan bütün kültür unsurları – dil, din, sanat, adetler – geleneksel kültürü oluşturur, bunlar özel  kültürü, o millete özgü halk ruhunu aksettirir.  (İnalcık,  s. 293.)
Değişik kaynaklardan edinilen farklı tarifler şöyledir: http://www.r-demir.com/ makalelergsboncekilergoster.aspx?m=284  
"Kültür, bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden her türlü dil, duygu, düşünce, inanç, sanat ve yaşayış öğelerinin tümüdür." (Turan, Şerafettin, "Türk Kültür Tarihi.”)
"Kültür, insanın ortaya koyduğu, içinde insanın var olduğu tüm gerçeklik demektir. Bilim, teknik, sanat, ekonomi, hukuk, estetik, devlet, yöntem gibi insanın meydana getirdiği her şey kültüre girer. Örgütler, dernekler, kurumlar, okullar, üniversiteler, tüm kendilerine ilişkin şeylerle birlikte kültürden sayılırlar. İnsanlar arasındaki her çeşit karşılıklı etkileşmelere, her türlü yapıp yaratma alışkanlıklarına, bütün “manevi' ve “maddesel' yapıt ve ürünlere kültür denir." (Prof. Dr. Nermi Uygur, "Kültür Kuramı".)  

Türk Kültürü ve Atatürk
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Atatürk’ün en önem verdiği konulardan biri de kültür ve kültürden ne anlaşıldığı üzerinde durmak olmuştur. Cumhuriyeti kurarken Atatürk yeni bir kültür ve yeni bir anlayış biçimi de yaratmakta olduğunun bilincindeydi.  Atatürk’ün kültür konusu  ile ilgili fikirleri şöyledir ve özellikle kültürü Cumhuriyetimizin temeli olarak ele alması, aşağıda verilen ilk cümlede belirtildiği gibi çok önemlidir: 
Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Bu sözü burada ayrıca izaha lüzum görmüyorum. Çünkü bu, Türkiye Cumhuriyetinin okullarında birçok vesilelerle eser halinde tesbit edilmiştir…
Kültür, okumak, anlamak, görebilmek görebildiğinden mana çıkarmak, intibah almak (uyanış kazanma), düşünmek, zekayı terbiye etmektir…
Bu günkü Türkiye Cumhuriyeti çocukları, kültürel insanlardır, yani hem kendileri kültür sahibidirler, hem de bu hassayı muhitlerine ve bütün Türk milletine yaymakta olduklarına kanidirler.” 
Atatürk bunları yazdırdıktan  sonra sözlerine şunları da ekleyerek, Avrupa kültür ve metodlarından istifade etmenin şart olduğunu ve bunun için Türk münevverlerinin bu medeni alem ile temas etmelerinin ve kültür alış verişi yapmalarının zaruretine işaret etmişti.   (Afetinan, s. 261-62)
Atatürk, Cumhuriyetimizin 10. yılı kutlamalarındaki söylevinde Türk milletinin kültür hedefini göstermiş ve bu konuda şunları söylemiştir:
“Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve uygar ülkeleri düzeyine çıkaracağız.
Milletimizi en geniş refah araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkartacağız...” (http://www.uslanmam.com/sosyoloji-bilimi/583527-ataturk8217un-kultur-konusunda-gorusleri.html)
Bütün bunların yanısıra, kültür çalışmaları doğrultusunda, Atatürk tarih ve arkeoloji konuları üzerinde de önemle durmuş, ve bu topraklarda yaşamış eski uygarlıkların, belgeler bulunarak incelenmesini istemiştir. Bunun gerçekleşmesi için, 15 Nisan 1931 yılında Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasını sağlamış ve kendinden sonra çalışmaların aksamaması için mirasının büyük bir bölümünü, araştırmalarda ve kazılarda kullanılmak üzere bu kuruma bırakmıştır.  1930lu yıllarda değişik yerlerde yapılan kazıları yakından izlemiş, gerek buralara kendisi giderek, gerek belgeleri getirterek bunları  incelemiştir.   Son tetkik seyahatlerinde değişik yerlerde müze ve eski sanat eserlerini  gördükten sonra  Başmüvekkil Sn. İsmet İnönü’ye aşağıdaki satırları yazmıştır.

İstanbul’dan başka Bursa, İzmir, Antalya, Adana ve Konya’da  mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımıyla tasnif edilmektedir. Ancak memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için Müze Müdürlüklerine ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere (Arkeoloji) mütehassıslarına  kati lüzum vardır.  Bunun için Maarifce harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmını bu şubeye tahsisi muvakıf olacağı fikrindeyim.  (http://www.arkeolojidunyasi.com/ataturk_arkeoloji.html)

Atatürk bunlarla da yetinmemiş, Konya’da asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle harap şekilde  bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk medeniyetlerinin hakiki mimari şahaserleri sayılacak kıymette bazı yapılar vardır, diyerek Anadolu Türk kültürüne dikkat çekmiştir. Türk Tarih Kurumuna’a verdiği direktifleriyle, Anadolu Türk kültürünün eskiliğini ve bunun yanısıra Anadolu’yu Orta Asya’ya  bağlayan yolları ve belgeleri ortaya çıkarmak, ayrıca daha önceki uygarlıkların Anadolu’da kalıntılarını araştırarak yurdumuzun çağlar öncesinden bugüne kadar olan tarihini aydınlatmak için kazılar yaptırılmasını öngörmüştür.  (http://www.arkeolojidunyasi.com/ataturk_arkeoloji.html)   

Bu sözlerinden de anlıyoruz ki, Atatürk ulusal kültürümüzü, Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere, öncelikle Anadolu Türk Kültürü olarak ele almakta;  sonra Anadolu’da Türklerden önce yaşamış daha yeni ve klasik uygarlıklar dahil hepsini yurt tarihi olarak benimsemekte; bunların yanısıra Anadolu’yu Orta Asya’ya bağlayan tarihi ve kültürel bilgi ve belgelere erişilmesi için çalışmalar yapılmasını istemektedir. Üstelik bütün bunları yaparken de Avrupa kültür ve metodlarından istifade etmenin şart olduğunu vurgulamaktadır. Böylece, ülkemizde Kültür belleklerimizi oluştururken  çalışmalarımızı bu üç alanda da yoğunlaştırmalı, bütün bu uygarlıklarla ilgili  bilgi ve belgelere en kolay biçimde erişilmesini sağlamak üzere ulusal kültür belleğimizi Avrupa metodları düzeyinde  düzenlemeli ve denetim altına almalıyız. Bu hedef halen tamamlayamadığımız kültür araştırmalarının ve kültür belgelerinin denetim altına alınarak kayda geçmesi, ve en ileri yöntemler uygulanarak kültürel  belleklerimizin oluşturulmasını gerektirir.  Daha gecikmeden yapmamız gerekenler de bunlardır.

Kültür Mirası ve Kültür Mirasının Yönetimi

“Kültür Mirası” deyimi, bir toplumda birlikte yaşayarak oluşan  yaşam biçimlerinin toplamı ve bunların kuşaktan kuşağa aktarılması anlamına gelir; bunlar gelenekler, adetler, uygulamalar, yaşanan yerler, yaratılan sanat eserleri ve maddi ve manevi değerlerin tümünü kapsar. Kültür Mirası genellikle Soyut (dokunulamaz, elle tutulamaz, fiziksel varlığı olmayan, manevi değerler) ve Somut  (dokunulur, tutulur, gerçek maddi değerler) olmak üzere ikiye ayrılır. (ICOMOS, 2002)  İnsanların yaşamları sürecinde ve toplumsal  faaliyetler sonucunda oluşan Kültürel Miras bir değerler, inançlar, gelenekler sistemi, ve bir yaşam biçimidir.
Kültürel Miras aşağıda belirtildiği gibi üç alana ayrılır:
·         Yapısal Çevre  (Binalar, şehir ve kasabaların çevre düzenleri, arkeolojik kalıntılar).
·         Doğal Çevre (Kırsal alanlar, kıyılar, tarımsal düzen)
·         Artifacts – (el  yapımı yapıtlar)  (Kitaplar, yazılı belgeler, objeler, resimler) (http://www.cultureindevelopment.nl/Cultural_Heritage/What_is_Cultural_Heritage)
Kültür Mirasının Yönetimi, kültürel kaynakların yönetimi olarak tanımlanır ve genellikle sanat, mimarlık, çevre koruma, restorasyon, müzecilik ve arkeloji gibi alanlardaki faaliyetler ile sahip olduğumuz doğal çevrenin korunması olarak algılanır. Somut alanlar diye tanımlayacağımız bu alanlar ve mimari yapılar halkın dikkatini çeker; ve özellikle son on yıllarda bu kapsamda toplumumuzda kırsal bölgelere kadar bilinçlenme gelişmektedir.  Öte yandan soyut Kültür Mirası konusunda uygulamalar kapsamına giren konular ise inançlar, gelenekler, sözlü ve yazılı tarih, müzik, tiyatro, edebiyat, sanat gibi alanlarda yoğunlaşır ve bu değerleri kayda geçirir ve koruma altına alır.  Burada konumuz “Soyut Kültür Mirasının Yönetilmesi” olduğu için, kültür mirasının soyut nitelikleri göz önünde tutularak, bunların denetiminin nasıl yapılacağı ve bu tür materyallerin yönetiminin nasıl olması gerektiği üzerine sorunlar ve çözümler irdelenecektir ve bu makalenin temel amacı da budur.

Bu arada şunu belirtmek isterim ki meslekte kırk yıla yakın bir zamandır kültür mirasımızın denetim altına alınması daima ilgimi çekmiştir ve konu üzerinde zaman zaman eksiklerimizi ve yapılması gerekenleri değişik yerlerde yazmaya çalıştım.  Bunun en önemli  nedeni ise uzun yıllar yurt dışında kütüphaneci olarak çalışırken (1967-1975, 1995-2010) değişik ülkeleri kapsayan binlerce başvuru ve kaynak kitaplar arasında hep Türkiye ile ilgili birşeyler arayıp bulamamış olmanın verdiği eziklik olmuştur. Kütüphane rafları arasında dolaşıp bir Türkiye bibliyografyası, bir Türkiye kronolojisi, değişik alanlarda derlenmiş kaynakçalar ya da bir edebiyat antolojisi, müzik ya da folklor araştırmaları üzerine kaynak kitapları arayıp durdum ve daima hiç birşey bulamamanın verdiği hayal kırıklığına uğradım. İşte bu eksiklikler beni bu alana  ilgi duymaya yönlendirdi ve şuna kuvvetle inanıyorum ki, bundan sonra Türkiye artık sahip olduğu bilgi birikimi ve eğitilmiş insan gücüyle hızla dünyaya açılmak, dünya ölçeğinde yarışmak, kendi bilgi kaynaklarını da dünyaya tanıtmak zorundadır.

Bilgi Toplumu Olmak

Bu bağlamda burada tekrar herkesin Evren diye adlandırdığı Kütüphaneye değinmek istiyorum.   “… orada hiçbir bilgiye erişilemez, çünkü bütün bilgiler tamamen yanıltıcı biçimde aynalı galerilerde, sayısız raflarda yanyana dizilmiştir, herşeyin orada olduğu ama hiçbir şeyin  bulunamadığı bir düzendir bu.  Bundan daha mükemmel bilgi savurganlığı örneği olamaz.”  Bu biraz da ülkemizdeki bilgi savurganlığının durumunu anlatmıyor mu?

Bütün dünyanın bilgileri bir arada toplanmış olsa da bu bilgilere erişim sağlanamayan ortamlarda Bilgi Toplumuna geçilmiş sayılabilir mi?  Bilginin denetim altına alınmamış olduğu toplumlar henüz Bilgi Toplumu aşamasında değildirler, ancak bu toplumlar Bilgi Teknolojisine daha önce girdikleri halde sahip oldukları bütün bilgilere erişim sağlayamamışlardır ve bütün bilgilerini denetim altına alıncaya kadar sağlayamayacaklardır.  Gelişmiş ülkelerde Bilgi Toplumu 17. yüz yılda başlamıştır ve şimdi son hızla devam etmektedir.  Ancak bilginin denetim altına alınması olayı yüz yıllardır kütüphane uzmanlarını uğraştırmıştır.

Örneğin, kütüphanecilikte bir devrim yaratmış olan İskenderiye Kütüphanesinin kütüphanecisi Callimachus M.Ö. 3 üncü  yüz yıl ortalarında,  bilindiği kadarıyla,  ilk kez kütüphanesindeki kitapları konularına göre sınıflandırarak bir katalog hazırlamıştı. İlginç olanı da, Callimachus ana konuları alt konulara ayırmış, bir anlamda sınıflandırmaya hiyerarşık bir düzen getirmiş, zaman zaman ise belgeleri yine ana konular altında kronolojik veya alfabetik biçimde düzenlemişti. İskenderiye Kütüphanesinde, onun zamanında 500,000 – 700,000 kitap olduğu sanılmaktadır, ve bu bağlamda böyle bir sınıflandırma  sistemi uygulamasının boyutlarını tahmin etmek de güç olmasa gerekir.

On üçüncü yüz yılın sonlarına doğru ilk kez bütün İngiliz manastırlarında mevcut olan kitapların bir toplu kataloğu hazırlanmıştır. Bu yüz yılda matbaanın bulunması ile  yeni bir çağa girilmiştir.   Fransız ihtilalinden sonra (1791), Fransa’daki kütüphanelerde ilk kart kataloğu kullanılmaya başlanmış, on dokuzuncu yüz yılda ise önce Dewey Decimal Classification (Dewey Onlu Sınıflandırma) sistemi daha sonra da Library of Congress Classification (Kongre Kütüphanesi Sınıflandırma) sistemi  kütüphanelerin temel sistemleri olarak bu günlere gelinmiştir. (Taylor, Arlene G.)

Burada daha ileri giderek, Kütüphanecilik / Bilgi Yönetimi diye adlandırılan mesleğimizle ilgili olarak “Bilgi Toplumu” olmak için ülkemizde gerekli ortamın var olup olmadığını irdelemek istiyorum.  Benim düşünceme göre “Bilgi Toplumu” olarak adlandırılan çağımızda aslolan  gelişme “Bilgi Teknolojileri” alanında gerçekleşmiştir ve bunların sonucunda bilgiye erişimde kazanılan başta hız, inanılmaz olanaklardır. Bu olanaklar son on yıllarda elbette farklı iletişim alanlarında da kullanıma sunulmuştur ve dünya insanları tarafından – genç yaşlı – kullanılmaktadır. Cep telefonsuz, bilgisayarsız ve internet bağlantısı olmadan nasıl yaşamışız, diye sorgular bile olduk. 

Yine de Bilgi Toplumu alanında her ne kadar bir kavram kargaşası yaşansa da çağımızda bilginin değeri kesin olarak diğer olguların önüne geçmiş durumdadır. Bilgi toplumunda yaşayan insanların daha çok bilgi duyarlı olduğu, bilginin denetimi için gerekli teknolojik ortamın yaratıldığı, bilgi ekonomisinin bir sektör olarak ortaya çıktığı, insanların amaçları ve değer yargılarının bilgiye yönelik geliştiği görülmektedir.  Eğer bilginin yeni bir değer kazandığını, genel yaşam düzeyini daha iyiye götüren bir etken olduğunu kabul edersek, o zaman konuyu daha gerçekçi bir yaklaşımla irdeleyebiliriz.  Kısacası “Bilgi Toplumu” kavramını değerlendirip bunun bir tanımlamasını yaparken, bilginin gerçek yaşama katkılarını gözönünde tutmak yerinde olur.  (Alakuş. Bilgi Toplumu, s. 11)

Bilgi toplumlara daima artı değer getirmiştir. Bilgi kaynaklarını derleyen, düzenleyen ve bunlardan yararlanan ülkeler daima en çok gelişen toplumlar  olmuşlardır.

Devlet daireleri ve kurumları kadar, özel kuruluşlar da bilgi kaynaklarını denetim altına alarak daima kendilerine artı değer kazandırırlar. Yapılan çalışmalarda devlet ya da özel kurum olsun, sahip olduklari bilgi birikimlerini ve bilgi akışlarını düzenlemeleri ve denetim altına almaları sonucunda, bunların milyonlarca dolar  tasarruf ettikleri Batı ülkelerinde yapılan araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır.

Bilginin düzenlenmesinde ilgili konu uzmanları, Kütüphaneciler ve Bilgi Yönetim Uzmanları yer alır. Bilgi düzenleme, yazılım programları hazırlama, araştırma, dilbilim, yayıncılık ve yayım, basın ve dağıtım gibi alanlardaki uzmanlarla kütüphaneci ve bilgi uzmanlarının muhakkak birlikte çalışmaları gerekir. Bu nedenle kütüphaneciler kendi mesleklerinin dışında ilgi ve ilişki alanlarını genişletmeli ve geliştirmelidir.

Kültürel Mirasımızın en önemli kaynağı kültürel bilgi birikiminin  denetim altına alınmasıdır. Bu alanda başarılı olmamız için öncelikle bu alanda kurumsallaşmak şarttır.


Bölüm 2

Sorunlar Çözümler

 “Uluslararası Kültürel Miras ve Kültürel Bellek” diye adlandırdığımız  bilgi birikimimiz burada üç aşamada ele alınmıştır. İlk olarak “Kültürel Miras Kurumları” olarak ele alınan Kütüphane ve Arşivlerdir (bunlara müzeler de dahil edilebilir).  İkinci aşama bunların kayıt altına alınmaları, bibliyografyalar, indeksler ve veri tabanları hazırlanması üzerine düşüncelerdir.  Son bölümde ise bilgi belge  kayıtlarının  uygulamasında gerekli standartların uygulanmasıdır.

I.                  Kültürel Miras Kurumları

Ulusal Kültür Mirasının derlendiği, düzenlendiği, denetim altına alındığı ve korunduğu belli başlı kültür kurumlarının bir listesi aşağıda verilmiştir. Bu kurumlarda değişik alanlarda ve farklı türlerde üretilmiş soyut kültür örnekleri yer alır (yazılı belgeler, sanat eserleri, heykel ve resimler, fotoğraflar, kilim, el dokuması ve tekstil ürünleri, müzik notaları, geneolojik kaynaklar, belli başlı kurum / kişi adları ve adreslerinin veri tabanları, vb.)  Bu kurumlar   özel ya da kamusal kurumlar olsun, görevleri halka ellerindeki bilgi ve belgeleri  uygun ortamlarda ve belirli kurallar kapsamında sunmak, halkı bilgilendirmek ve aydınlatmakla görevlidir. Bütün bu kurumların yasal olarak kamusal hizmet vermeleri gerekir, bilgi gizlenemez, ancak devletin gizli bilgileri koruma altındadır; Devlet kurumlarına ait gizli belgeler dışında, şirketler ve özel kuruluşların özel iş ve ticari bilgileri ile kişisel bilgiler hakkında yasal düzenlemelerle getirilen sınırlamalar vardır. Bunların dışında diğer bilgilerin kullanılması “Bilgi Edinme hakkı Kanunu” uyarınca düzenlenmiştir.

Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin usul ve esasları düzenleyen kanunun adıdır. Resmi devlet kurumları başta olmak üzere belli kurumsal standartları yerine getiren özel sektör firmaların bile meslek sırrı ve kişisel bilgi dışında, genel konularda açıklama yapılmasını istedikleri her türlü izin ve hizmet esaslı konuyla ilgili olarak kişilerin, kurumların tüzel kişilikleriyle muhatap olabilmelerini sağlayan, ilgili kanun kapsamında ücretsiz verilen hizmettir.  (http://tr.wikipedia.org/wiki/ Bilgi_Edinme_Hakk% C4%B_Kanunu).

Bu bağlamda kamuya açık hizmet veren kurumlar ve görevleri genel olarak aşağıda belirtildiği gibi yapılanmıştır:

·         Kütüphaneler: Kitaplar, süreli yayınlar, diğer basılı belgeler, farklı formatlarda üretilmiş belgeler (mikroformlar, DVD, CD, vb.)
·         Arşivler: basılı ve el yazması özel belgeler, fotoğraf ve posterler, notalar, vb.
·         Müze ve özel galeriler,

Kütüphaneler: 

Bir ülkede ulusal kültür birikiminin derlenmesinde ve düzenlenmesinde öncü görevi üstlenecek en önemli merkez o ülkenin Milli Kütüphanesidir.  Bu kurumların ilk amacı ulusun basılı belgelerini bünyesinde toplamak ve saklamaktır. Ayrıca başka ülkelerde basılan ve o ülkeyle ilgili kitaplar da koleksiyona katılıp  burada toplanmalıdır. Milli Kütüphanelere ülkede basılan her yayından en az birer adet gönderilir.  Ancak tüm basılı yayınlar dendiği zaman, bunların türlerine göre farklı yerlerde derlenip saklanmaları mümkündür, ve ülkeden ülkeye farklı yerlerde derlenebilir.  Örneğin, yerel gazeteler yerel kütüphanelerde (halk, üniversite, özel kütüphaneler, vb.), yine ayni şekilde özel anılar, el yazmaları, poster, fotoğraf ya da diğer ephemera belgeler, veya mikroformlarda kayıtlı belgeler  farklı kütüphane veya arşivlerde saklanabilir.

Bütün bu belgelerin hepsi Milli Kütüphane dermesi olarak öncewlikle kayda geçer ve düzenlenir, teknolojinin yardımıyla bilginin gerekli kişilere yayımı mümkün olur.  Varian tarafından vurgulandığı gibi, “ Teknoloji tek başına bilginin üretilmesi ve yayımı açısından yararlı olamaz; ancak bilgiye erişebildiği, gerekli bilgiyi ilgisiz  unsurlardan ayırt edebildiği, bilgiyi düzenleyebildiği ve özetleyebildiği süre, başarılı olur.” (Varian, pp. 161-162)  Bu da insan usunun katkısı olmadan mümkün olamaz.

Yayın sayısının çokluğuna göre milli kütüphaneleri konulara göre ayrı birimlere taşımak da uygulanan bir yöntemdir.  Bazı görüşlere göre temel bilimler, tarım, sanat, sosyal bilimler, tıp gibi konularda hizmet türleri de farklılıklar gösterir ve bunların birbirinden ayrılması yararlı olur.  Library of Congress bünyesinde ulusal tıp ve ulusal tarım alanlarında kütüphaneler bölünmüş, kendi araştırıcılarına ayrı hizmet vermektedirler ve tek merkezden yönetilmezler. Merkezi kataloglama hizmetleri, ulusal bibliyografya bilgi merkezleri, kataloglar düzenleme ve yayınlama, kütüphaneler arası ödünç verme, sergiler düzenleme, körlere kitap hizmetleri, vb hizmetler de genel olarak Milli Kütüphanelerin hizmetleri arasında yer alır. (Humphreys, s. 64-75)

Ülkemizde Milli Kütüphane’nin yanısıra, beş değişik kütüphanemiz de çoğaltılmış fikir ve sanat eserlerini derleme yasasına göre tüm basılı eserlerden birer adet almaktadır. Örneğin:

a)  Kitap, kabartma harfli kitap, kitapçık, ansiklopedi, albüm, atlas ve nota gibi tek başına ya   da bir takımın veya bir dizinin parçası niteliğinde olan ayrı yayımlanmış eserler.
b)  Gazete, dergi, yıllık, bülten, takvim gibi süreli yayınlar.
c)  Afiş, kartpostal, gravür, reprodüksiyon, basılı fotoğraf gibi grafik eserler.
ç)  Veri içeren her türlü slayt, şerit, film parçası, makara, kaset, kartuş, film ve mikroform gibi materyal.
d)  Her türlü bilgisayar, müzik ve video cihazlarında kullanılmak üzere üretilmiş ses, görüntü ve veri içeren optik ve manyetik ortamlara kaydedilerek çoğaltılmış eserler.
e)  Prospektüsleriyle birlikte blok veya tek olarak pul ve kağıt paralar.
f)  Coğrafik, jeolojik, topografik ya da meteorolojik harita, plan ve krokiler.
g)  Türkçe olarak yurt dışında basımı veya çoğaltımı yapılarak, yurt içinde satışı ve dağıtımı yapılan eserler."

Derleme Nüshalarının Gönderileceği Kütüphaneler aşağıda verilmiştir:
                                                                                                 
     - Milli Kütüphane Başkanlığı:   
     - Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı
     - İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi
     - İzmir Milli Kütüphane Vakfı Kütüphanesi     
     - İstanbul Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı   
     - Ankara Adnan Ötüken İl Halk

Bu bilgiler doğrultusunda bir çözüm yolu, toplam altı kütüphanede bütün bu yayınların tamamının duplike edilerek derlenmesi yerine, bu kütüphaneler bölge kütüphaneleri olarak işlev kazanmalı, o bölge ile ilgili yayınları kendi bünyelerinde toplamalıdırlar.  Bu kütüphanalerden sanıyorum tamamı yer konusunda sıkıntıdadır ve bundan yirmi otuz yıl sonra bütün yayınları altı ayrı kütüphanede eksiksiz derleme ve düzenlemeleri gereksiz bir yük olur.

İzmir Milli Kütüphanesi:

Yukarıda adı geçen kütüphaneler arasında derleme kütüphanesi olarak yer alan bu kurum, benim en çok bildiğim ve ilgimi çeken bir örnek kütüphane olarak burada yer almaktadır .
Burası Türkiye'nin Milli adını taşıyan ilk kütüphanesidir.  23 Nisan 1912 tarihinde, daha sonra “İzmir Milli Kütüphane Cemiyeti” adını alacak olan sivil bir örgüt çatısında toplanan bir grup aydının girişimi ile hizmet vermeye başladı. Ülkede bir sivil toplum girişimi ile kurulan ilk kütüphane olan kurum, 29 Ekim 1933 tarihinden beri Mimar Tahsin Sermet Bey’in yaptığı neo-klasik binada hizmetini sürdürür. Bina Milli Kütüphane Vakfı’nın malıdır ve onun yönetimindedir. Bu kütüphane de bir derleme kütüphanesi olmasına karşın, özel bir vakıf Kütüphanesi olması nedeniyle, ülke kütüphane ve bilgi-belge yönetimi sisteminden kopuk ve bağımsızdır. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir_Milli_K
Bir derleme kütüphanesi olarak ulusal ve bölgesel düzeyde yararlı olamamakta, değerli koleksiyonundan ve hizmetlerinden gereği gibi yararlanılmamakta,  İzmir merkezinde bir halk kütüphanesi biçiminde hizmet vermektedir. Oysa bölgesel kütüphane olarak yerel konulara, yerel yayınlara ve yerel gazetelere yer vererek, Milli Kütüphane’ye destek bir hizmet merkezi olabilir. Atni şekilde diğer derleme kütüphaneleri de değerlendirilmelidir.

Kişisel Dermeler:

Farklı kütüphanelerin yanısıra, birçok özel kişinin değişik ilgi alanlarında, kendi çabalarıyla derledikleri çok değerli materyaller de vardır ve bunlar genellikle kamuya açılamayan, hizmet veremeyen, gizli kalmış kişisel dermelerdir.  Biraz da kolleksiyonerin kişisel mülkiyet anlayışı içinde bu bilgiler özenle kapalı kalmaktadır. Bunlar da bölge Merkez kütüphanesinin veri tabanında kayıt altına alınmalı ve özel izinle belirli koşullar altında kullanılabilmelidir. Bu materyaller özel fotoğraflar, ender kitaplar, makaleler, müzik notaları, anılar, filimler, vb. türünde önemli birincil kaynaklar olabilir ve kullanımı kamuya açık olmalıdır.

Arşivler ve Bölge Arşivleri:

Kütüphaneler ve kişisel dermeler dışında, genellikle bir kentin resmi kurum / kurumları tarafından kurulan ve desteklenen kent ve bölge arşivleri ve müzeler de, o bölgenin bilgi- belge ve eski-yeni sanat eserlerini bünyelerinde derleyerek belli standartlara göre düzenlerler. Arşivler gerektiğinde bölge kütüphaneleri ile iş birliği yaparak, o kentte veya o bölgede yetişmiş yazar, ressam, yontu sanatçısı,  müzisyen, iş adamı, politikacı, vb. önemli ve öncü kişilerin yıllar boyu ürettikleri anı, resim, fotoğraf, kitap, makale, broşür, rapor gibi yazılı ve basılı yayınları, ya da sesli / hareketli kayıtlar olarak ve değişik formatlarda çoğaltılmış belgeleri, özellikle toplayarak kütüphane / arşiv dermelerine eklemeli ve hizmete sunmalıdır.  Bunlar ülkenin ulusal belleğini oluşturur. Arşivler ve müzeler diğer bölgelerdeki benzerlerinden farklı olarak, kendi koleksiyonlarına özgü sınıflama sistemleri ve konu başlıkları hazırlayarak materyallerini düzenlemelidir.  Ancak bunlar da ortak ulusal veri tabanlarında yer almalıdır.
 
Bu makale için araştırma yaparken rastladığım Atatürk’ün bir önerisinden ne kadar etkilendiğimi de burada önemle belirtmek istiyorum.  Atatürk’ün Kültür Mirası üzerine “10 Maddelik Direktif” biçiminde yazdırdığı  metinden alıntı yaptığım 5. maddesinin bugün için bile bir devrim niteliğinde olduğu, Atatürk’ün her alanda olduğu gibi, ülkemizin kültür belgeleri ve eserlerinin düzenlenmesi hakkında ne kadar ileri görüşlü, duyarlı ve bilgili olduğunu görmek beni ayni zamanda çok düşündürdü. (metnin tamamı için bkz. Ek. 1) Atatürk direktiflerinin bu maddesinde, benim önerilerimde belirttiğim gibi “Merkezi Bölgesel Kütüphaneler” için de uygulanabilecek bir örnek kültür, sanat ve kütüphaneler sistemi öne sürmektedir.

5) Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir, Edirne’de muayyen devirlere ve kültürlere ait eserleri toplayarak bu şehirleri büyük üslupta birer eski eserler ve abideler merkezi haline koymak. ( http://www.arkeolojidunyasi.com/ataturk_arkeoloji.html)

II.               Kaynakçalar

Dünyada Bilgi Toplumu diye adlandırılan çağa geçişten, ileri ülkelerde 1970li yıllarda söz edilmeye başlamıştır. Aslında bilgi derlemeleri ve bunların denetimi çok daha önceleri, hatta yüzyıllar önceki çağlarda başlamıştı.  Ben tüm bu uygulamaların bilgi toplumuna geçişe hazırlık olduğunu düşünüyorum. Kataloglar, konu bibliyografyaları, süreli yayınlar, indeksler, konu başlıkları, vb. gibi kaynakçalar düzenlenerek bilgi ve belgeler daima denetim altına alınmak istenmiştir. Amaç istenen bilgi / belgelere kolay biçimde ulaşmak olmuştur.

Ben bu eksiklerimizi farketmiş olarak, 1980 yılında öncelikle önemsediğim, Türkiye üzerine yazılmış İngilizce kitapların özetçeli bir bibliyografyasını derledim. Sanıyorum bu kendi alanında dünyada bir ilk oldu.

Turkey. Compiled by Meral Güçlü [Alakuş] World Bibliyographical Series, vol. 27.  Oxford, England: CLIO Press, 1981. 331 p.

Bu çalışmamın ikinci edisyonu ayni yayınevi tarafından 1999 yılında yayınlanmıştır.  

Turkey. Compiled by Cigdem Balim-Harding. World Bibliyographical Series, vol. 27.  Rev. Sub. edition.  ABC-CLIO Press, 1999.  


Daha ileriki yıllarda konuyla ilgili eksiklerimiz ve yapılması gerekenler üzerine makaleler yazmaya çalıştım. Özellikle bu konuda önceki yazılarım da, bu son yazım ile örtüşür düşüncesiyle aşağıda verilmiştir:

Kültürün Belgelenmesi,” Meral Alakuş [Güçlü] Ulusal Kültür Dergisi, Kültür Bakanlığı, Ekim 1978, sayı.2, s.238-241.

“Belgeleyemediğimiz Kültürümüz.” Milliyet Sanat Dergisi, February 1989, p. 19-21. (Abdi İpekçi mansiyon ödülü)

Bilgi Toplumu Kitabı, 1991.  Ankara, T.C. Kültür Bakanlığı, Kütüphaneler Genel Müdürlüğü, 134 s. (T.C. Kültür Bakanlığı 1990 Bilgi Yılı Armağanı) 

Burada şunu da önemle belirtmek istiyorum ki, önümüzde yapılacak daha çok şeyler var ve bu görev de artık gençlere düşmekte.

Osmanlı İmparatorluğu arşiv belge kayıtlarına çok önem vermiş, nüfus kayıtları, istatistikler, mahkeme ve tapu ve kadastro kayıtları, ve önemli olayların  dökümleri gibi bilgileri günü gününe tutmuştur.

Mecelle (fıkıh hükümleri, yasalar), tahrir defterleri (eyaletler hakkında araştırmalar), she’riyye sicilleri (şeriat sicilleri), kadı defterleri ve çeşitli belgeler sandıklarda ve kapalı raflarda saklanmıştır. Arşivler 600 yıldan fazla Osmanlı İmparatorluğunun tarihini olduğu kadar, Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun da tarihini belgelemektedir.  Bunlar düzgün bir biçimde düzenlenip indeksleri hazırlandıktan sonra bütün bu ülkelerin tarihlerinin incelenmesinde çok yararlı olacaktır. (İnalcik, s. 125-126.)

Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve daha sonra Cumhuriyet döneminde  hazırlanmış bazı kaynakçalar, “Bilginin Denetimi” alanında  ülkemizde düzenlenmiş örnek çalışmalardır:

·         Süleymaniye Kütüphane Katalogları:  Devr-i Hamidi Fihristleri, 1882-1883 başlayarak 1895 yılına kadar devam etmiştir.  (3 set olarak düzenlenmiştir).

·         Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu , 1980 – 1994.  cilt 1–7  (seri 2),  This covers  Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan  el yazmalarını kapsar,  her cilt değişik bölümler halinde yayınlanmıştır.

Hazırlayan Hasan Duman




Yukarıda verdiğim iki örnek, Sn. Hasan Duman tarafından hazırlanmış çok değerli çalışmalardır, diğer eserleri de ayni URL sayfasında bulunabilir. Eski harfli Türkçe süreli Yayınlar Kataloğu Milli Kütüphane tarafından hazırlanmıştır.  Ayrıca burada adını özellikle anmak istediğim, bibliyografya uzmanı Sn. Bülent Ağaoğlu’ nun yıllardır üzerinde bıkmadan usanmadan çalıştığı Cumhuriyet dönemi üzerine değişik bibliyografyalar vardır. Bunlar Bülent Ağaoğlu blogspotunda bulunabilir. (http://bulentagaoglu.blogspot.com.tr/) Bu örnekler meslektaşlarımızın kendi özel ilgileri ve çabaları sonucunda ortaya çıkmış çalışmalardır, ve kendi zamanlarını böyle yararlı alan çalışmalarına ayırmışlardır.  Bu çalışmaları takdir etmemiz gerekir ve umut ediyorum ki, bundan böyle bu tür çalışmaları ülkemizin belli başlı kurumları maddi ve manevi olarak desteklesin. Bu destekler gerek devlet ve gerekse de özel kurumlar tarafından olabilir, gerçek şu ki  bu alanda çok geri kalmışızdır ve üzerine önemle gidilmesi gerekir. Bu alanda da standartların belirlenmesi ve belirli kurallar dahilinde yapılması önemlidir.

Bu arada Türkiye’de her alanda araştırma yapmak gerçekten güçtür. Bunun nedeni devletin ve devlet kurumlarının bu alanda çalışmalara ilgi duymaması ve önem vermemesidir.  İkinci olumsuz engel  ise, Bilgi Yönetimi uzmanları olarak bizlerin, günlük faaliyetler dışında, bir araya gelip, örgütlenerek atılımlar yapamamış olmamızdır. Evet, kütüphanelerde günlük işler hiçbir zaman bitmez, çalışmalar ertesi güne sarkar gider, hep devam eder, birbirini izler.  Bu nedenle bu tür projelerin ayrı ek projeler olarak organize biçimde yapılmasının sağlanması ve destek görmesi gereklidir, diye düşünüyorum.

Son olarak da burada belirtmek isterim ki şaşırtıcı olan, Türk  araştırıcı ve akademisyenlerin, gerçekten hayret veren bir şekilde, bu konulara duyarsız kalmaları, istek ve taleplerde bulunmamaları, Türk bibliyografyaları ve veri tabanları hazırlanması için hiçbir istekte bulunmamaları ve baskı yapmamalarıdır.

 Kütüphanelerimiz, gerekli olduğu üzere, Proquest, ABI/Inform, ERIC, Medline, ISI, EBSCO, Current Contents, ve daha nice veri tabanlarına abone olmuştur. Türkçe olarak yazılan bazı bilgi ve belgelerimiz bu gibi veri tabanlarında yer almaktadır. Ama Türkiye’de yayınlanan eski / yeni dergilerimizden yararlanarak, özellikle de Türk Bilimleri çalışmaları alanlarında, araştırma yapmak nasıl mümkün olabilir.  Örneğin, sosyal bilimler dergileri, Türk dili ve edebiyatı dergileri, tarih dergileri, İslam ve din alanlarında değişik üniversiteler ve kurumlar tarafından yayınlanan dergiler ile bunların yanısıra Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu gibi kurumlar, Üniversite ve dernekler tarafından yayınlanan süreli yayınlar, başlangıçlarından günümüze indekslenerek en kısa zamanda bu alanlarda veri tabanları oluşturulmalıdır.

Sosyal bilimler alanında Prof. Dr. Korkut Boratav’ın konumuzla doğrudan ilgili olduğunu düşündüğüm görüşlerini aşağıda aktarıyorum:

Genç sosyal bilimci adayları yurt dışında araştırma yapıyorlar, doktora yapıyorlar. Özellikle kendi ülkeleriyle ilgili araştırmalarda Türkiye’deki sosyal bilim malzemesini de kullanmak gereği duyuyorlar. Şöyle bir yol izliyorlar: Yabancı dildeki tüm katkılar, kuramsal ve yöntembilimsel yönden önemli referanslar oluşturuyor. Türkiye’den yaptıkları aktarmalar ve  referanslar ise, niteliksiz emek ürünü olarak aktarılıyor....  Diyelim ki yurt dışında Türkiye’ye ilişkin bir görgül araştırmayı yapan arkadaşlarımız kendi olanaklarıyla bulgulara ulaşamıyor, [başkalarının] araştırma bulgularını referans veriyor....  (Boratav, s. 14.)

Burada açıkça görülebileceği gibi, Türkiye’de yapılan araştırmalara erişim çok zor olmaktadır, çünkü henüz tam olarak süreli yayın bilgileri derlenmiş değildir. Ayni makalede yine belirtildiği üzere, örneğin, yabancı dilde bir yayından, Türkçe bir yayından olduğundan daha üst düzeyde yararlanılıyor. Ülkemizde bilginin denetlenmemesi nedeniyle Türkçe yayınlara erişim zor, araştırmacılarımız kolaylıkla bunlara erişim sağlayamıyor. Sonuç olarak bu durum ülkenin kendi kültüründen kopmasına  neden oluyor ve sorunlara ancak başka ülkelerin görüş ve  bulgularına göre çözüm getirilmek durumunda kalınıyor.  Bu da indekslerimizin ve veri tabanlarımızın eksikliğinin ülkemiz araştırmacılarını nasıl olumsuz etkilediğini göstermektedir.  Kendi kültürümüze sahip çıkabilmek için, kendi bilim adamlarımız ve araştırıcılarımızın görüşlerinden daha çok ve kolayca yararlanılabilecek ortamı sağlamalıyız.

Kitap Indeksleri:

Yukarıda sayılanların dışında bir diğer alan da kitap indeksleridir.  Kitap indeksleme apayrı bir bilgi denetimi dalıdır ve bu alanda ileri ülkelerde indeksi olmayan hiçbir bilimsel (scholarly) kitap yayınlanamaz. Toronto, Kanada’da yapılan “Indexing  on an International Platform. Triennial International Indexing Meeting and Conference.  15 – 17 Haziran 2006”   
adlı konferansa katılan Çin temsilcisi, ülkelerinde yeni çıkarılan bir yasaya göre indeksi olmayan kitapların yayınlanmadığını duyurmuştu. (ASI-IASC/ SCAD) Sanırım bir alışkanlık oluşuncaya kadar bu tür uygulamaların yasalarla yürürlüğe konması olumlu bir yöntemdir.

Umulan ve beklenen şudur ki, bu tanımlayıcılar (descriptors) artık internet ortamında da bulunduğundan, ülkemizde de ilgili uzmanların dikkatini çekecek ve sonuçta Türkçede de bir standartlaştırmaya gidilecektir. Bu gerçekleştiği zaman ülkemizdeki devlet kurumları veya özel kesimde bilgi düzenlemeleri daha standart biçimde yapılacak, araştırma yapmak daha kolaylaşacaktır. Bu bağlamda Türkiye’deki değişik veritabanları da birbirleriyle uyum sağlayacak, daha da önemlisi bundan böyle Türkiye ile ilgili ve Türkiye’de üretilen bilgiler dünya bilgi dağarcığı içinde daha kolay yerini alacaktır.

III.           Politikalar Standartlar

Kamu ya da vakıf olsun, üniversite ya da özel kütüphaneler olsun, bunların tümü artık ülkemizin “Bilgi Politikaları doğrultusunda hizmet vermelidir. Bu şekilde bütün kamu ve özel kütüphaneler, kendi bünyelerinde var olan her türlü bilginin gerekli zamanda gereken yerlere ulaştırılmasını tek bir sistem uygulanarak sağlamış olucaktır.  Örneğin, Ege Bölgesi ve özellikle İzmir odaklı materyallerin kayıtlarının İzmir Milli Kütüphanesinde derlenmesi, sınıflandırılması ve bölgede diğer kamu, özel ve üniversite kütüphaneleriyle bağlantılı ve işbirliği içinde okurlara ve araştırıcılara sunması, bilgiye erişimin yaygınlaşmasını gerçekleştirecektir.  Bölge merkez kütüphaneleri olarak işlev görecek kütüphanelerin, hangi bilgi ve belgenin o bölgede nerede bulunduğunu,  kendi bünyelerinde oluşturacakları bir veri tabanı yoluyla, diğer kütüphanelerle paylaşan merkezler olmaları bilginin yayılmasını sağlayacaktır. 

Bu tür kütüphanelerde görevli gerek üst düzey yöneticiler olsun, gerek diğer çalışanlar olsun genellikle kütüphanecilik mesleğinden olmamıştır.  İzmir Milli Kütüphanesi de yıllarca profesyonelce yönetilmemiştir. Burada profesyonel kütüphaneciler çalıştırılması gerekirken,   müsait bütçeleri olmadığından, uzun yıllar çalışanların çoğu meslekten kimseler olmamıştır.  Sonuçta büyük bir eğitim ve kültür kurumu olarak içinde bulunduğu kente ve de bölgeye gereken çağdaş hizmeti verememektedir. Oysa kütüphanenin dermesi dünya çapında ilgi çekecek değerli kitapları kapsamaktadır.

Gerek devlet kütüphaneleri, gerek özel kütüphaneler ve arşivlerde görev alacak üst düzey görevliler için belirli ölçütler konmalıdır. Kütüphanecilik / arşivcilik eğitimi dışında bu kimselerin “yabancı dil bilgisi, master veya doktora eğitimi, işletmecilik, bilgisayar yazılımı ya da farklı bir alanda ikinci bir üniversite diploması olmalı, yurt içi ve yurt dışında yayınları bulunmalı, kısacası üst düzey görevlilerin uluslararası düzeyde meslektaşları ile yarışabilir niteliklere sahip olması” gerekir. Bu niteliklerin yanısıra, bu meslekte çalışan kimselerin analitik düşünce yapısına sahip olması da çok önemlidir. Ancak bu koşullar  doğrultusunda, ülkemiz bilginin yönetimi alanında layık olduğu yere gelecektir.  Bilgi toplumuna geçmenin gereği de budur.

Bilgi Yönetimi kapsamına giren bu tür çalışmaların bilimsel bir şekilde yapılabilmesi için  öncelikle belirli standartların ve dil bilgisi kurallarının saptanması, bu çalışmaların farklı uzmanlarla işbirliği içinde yapılması, ve kütüphanecilerle hep birlikte belirli standartlar üzerinde karara varılması ve onaylanması çok önemlidir. Kavram dizinleri ve dizinleme kuralları konmadan, bilgi ve belgelerimizin gereği gibi düzenlenmesi, bilgiye en kolay biçimde erişilmesi, okur ve araştırıcılara sunulması hiçbir zaman tam olarak gerçekleşemez. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, eğer teknolojiyi insan bilgisi ve usu ile besleyemezsek, şöyle ki,  teknolojinin içini dolduramazsak, bilgi toplumu olabilmemiz mümkün olamaz.   

Batı ülkelerinde her ülke kendi konu kapsamı ve dil kurallarına göre standartlarını saptamıştır.  Her ülkede belirli kurumlar bunları üstlenmiştir, bunlardan bazı örnekler aşağıda verilmiştir:

·         British Standards Institution. Structured vocabularies for information retrieval — Guide — Part 2: Thesauri (Private circulation) adlı taslak çalışma.     
·         ANSI/NISO  (American National Standards Institute/National Information Standards Organization).
·         ANSI/NISO Z39.19-2005 ISBN: 1-880124-65-3  Guidelines for the Construction, Format, and Management of Monolingual Controlled Vocabularies. Approved July 25, 2005,  by the  American National Standards Institute.
·         IFLA (International Federation of Library Associations and Institutions) Guidelines for  Multilingual  Thesauri. Working Group on Guidelines for Multilingual Thesauri Classification and Indexing Section, IFLA, April 2005. Chair: Gerhard J.A. Riesthuis  Lois Mai Chan,   Patrice Landry, Pia Leth, Ia McIlwaine,  Martin Kunz,  Dorothy McGarry,   Max Naudi,   Marcia Lei Zeng. 
·         ISO (International Standards Organization)   Guidelines for  Multilingual  Thesauri.
·         International Organization for Standardization  (1986), Guidelines for the Establishment and Development of Monolingual, ISO 2788, 2nd ed., ISO, Geneva.
·         “Indexes. A Chapter from The Chicago Manual of Style.”  Chicago: The University of Chicago Press, 1993.)  (Önemli bir başvuru  kaynağıdır.)

Ülkemizde ulusal kaynaklarımız henüz bir bütün olarak düzenlenmemiş ve denetim altına alınamamıştır ve ne yazık ki hala herhangi bir konuda özgün olarak hazırlanmış tek bir kavram dizinimiz yoktur. Oysa ayni doğrultuda, TÜRDOK’un kurulduğu yıllarda kurulmuş olan IRANDOC (1968) ilk olarak Fars Edebiyatı konusunda bir kontrollü dizine gereksinim  olduğunu değişik makalelerde dile getirmiş, daha sonra 1977 yılında kavram dizinlerinin hazırlanması ve belirli kuralları hakkında bir el kitabı yayınlamıştır. Her ne kadar hazırlanan bu dizin zamanında gerçek bir  Kavram Dizini (thesaurus) niteliğinde başlamasa da, İran dokümantasyon merkezleri tarafından kullanılan bir kontrollü dizin oluşmuştur. Şu anda İran’ın oniki Kavram Dizini bulunmaktadır ve diğerleri de hazırlanmaktadır. (Bagheri, s. 19-22)

“Sosyal bilimlerde Süreli Yayıncılık” üzerine bir bildiri veren (2006) Prof. Dr. Taner Timur şöyle demiştir: “Son olarak şunu söyleyeceğim. Yayıncılığın, özellikle de periyodik yayıncılığın alt yapısı kütüphaneciliktir. Çağdaş, uzmanlaşmış kitaplıklardan yoksun bir ortamda araştırma yapılamaz; dolayısıyla bilimsel dergiler de çıkarılamaz. Bu konuda bırakalım ideal kitaplıklara, bunun bilincine bile sahip olduğumuzu maalesef söyleyemeyeceğim. Elbette ki elektronik gelişmeler (örneğin Google’un Batı’nın en büyük kitaplıkları sayısallaşma girişimi) bu konuda umut vericidir. Fakat bunlar da ancak (Fransa’da daha onbeş yıl önce hizmete başlayan dev ulusal kitaplık gibi) çağdaş kitaplıklar sayesinde operasyonel olabilirler. Türkiye’de bilimin de bilimsel yayıncılığın da yolu çağdaş kütüphanecilikten geçmektedir.  (Timur, Taner,  s. 21.)

Artık kendilerine Bilgi Yöneticisi denen Kütüphaneciler, kitap rafları arasına sıkışmaktan kurtulmalı, dünyaya açılmalı, en az bir yabancı dili çok iyi öğrenmeli, yurt içi ve yurt dışı yeni yayınları izlemeli, bilgisayara hakim olmalı, teknolojiyi yakından izlemeli ve bu alanda ülkemizin genel eksikliklerine duyarlı olmalı, sesini duyurmalıdır. 

BİBLİYOGRAFYA

1.      Gleick, p. 373, 374, 378.
4.      İnalcık, Halil. İnalcık, Halil (Tarihçilerin kutbu. Halil Inalcik kitabı, Emine Çaykara. İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,  2005.  614 s.;  s. 293.
6.      Afetinan (Dr.), Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler.  Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1959.  S. 261-62)
10.  Taylor, Arlene G., The Organization of Information. Englewood, Col. Libraries Unlimited, 280; pp. s. 37-41.     
11.  (Bilgi Toplumu.  Meral Alakus. S. 11)
13.  Humphreys, K.W. “National library functions,”  s. 64-75, in National Libraries, ed. By Maurice B. Line and Joyce Line.  London: ASLIB, 1979.
14.  Varian, Hal. “The information economy.” Scientific American. Sept. 1995; 273: 161-162.
17.  İnalcık, Halil (Tarihçilerin kutbu. Halil Inalcik kitabı, Emine Çaykara. İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,  2005.  614 s.;  s. 125-126.
18.  Alakuş, Meral. A Turkish Treasure Trove.  The Indexer. vol. 26, no. 1 March 2008.  pp. 8 -13.
20.  Ağaoğlu, Bülent ”blogspot”unda bulunabilir. (http://bulentagaoglu.blogspot.com.tr/)
21.  Bagheri, Masumeh. ”Development of thesauri in Iran,” The Indexer, vol. 25, no. 1, April 2006.  pp. 19-22.
22.  Boratav, Korkut. ”Sosyal Bilimler Veri tabanı Çalışmalarında Tarihsel Perspektif,”  İçinde:  Sosyal Bilimlerde Süreli Yayıncılık – 2006 I.Ulusal Kurultay Bildirileri. Ankara, TUBİTAK ULAKBİM, Kasım 2006. s. 14.
23.  ASI-IASC/ SCAD Joint Conference. Toronto, June 15-17, 2006.
24.  Timur, Taner, “Türkiye’de Sosyal Bilimler Alanındaki Bilimsel Süreli Yayınlarla İlgili Sorunlar.İçinde: Sosyal Bilimlerde Süreli Yayıncılık – 2006 I.Ulusal Kurultay Bildirileri. Ankara, TUBİTAK ULAKBİM, Kasım 2006 s. 21.)
26.  Alakuş, Meral.   “Atatürk Sınıflama Sistemi.” (Ek.2)

EK. 1

ATATÜRK: “10 MADDELİK DİREKTİF.”

1)       Her türlü tarihi vesika, malzeme ve abideleri bulma, toplamak ve muhafaza ve restore etmek,
2)      Memleket içinde ve dağınık bir halde açıkta duran tarihi eserleri  tahrip olunmak, çalınmak, satılmak, ziyana uğramak ve zamanla kendi kendine harap olmak tehlikesinden masun bulundurmak için hükümetçe bütün tedbirler alınmak,
3)      Hükümet otoritelerinin ve belediyelerin yakın ilgi, takip ve mesuliyetleri altında Cumhuriyet Halk Paartisi’nin Halk Evleri’ne ve parti organlarına açtıracağı sürekli ve usanmaz bir propaganda faaliyeti  ile ve Basın Yayın Umum Müdürlüğü nezareti ve takibi altında günlük gazette ve mecmualarda yaptırılacak sürekli, tesirli, popüler neşriyatla, bu milli tarih mallarının asıl sahibi olan Türk halkına muhafaza ettirmek,
4)      Gerek içeride ve gerek dışarıdaki müzeler ve kütüphanelerde mevcut  eski eserlerin ve tablolarından koleksiyonlar vücuda getirmek,
5)      Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir, Edirne’de muayyen devirlere ve kültürlere ait eserleri toplayarak bu şehirleri büyük üslupta birer eski eserler ve abideler merkezi haline koymak,
6)      Ecnebi tarih ekspedisyonların büyük sermayelerle başardıkları  kazıları ileride mali kudretimizin vüsatlı zamanında yapmak üzere şimdilik, küçük mikyaslarda kazılar tertibi ile arkeolojik ve antropolojik araştırmalar ve keşifler yapmak,
7)      Memleket içinde ve dışındaki mühim kazı ve keşif yerlerine seyahatler tertip ederek, bulunan tarihi eserler ve abideler üzerine ilmi tetkikler yapmak, (Bu kapsamda Afet İnan, 1933 yılı sonbaharında Yunanistan, Mısır, Filistin ve Suriye’de arkeolojik incelemeler yapmış ve dönüşünde bu ülkelerdeki çalışmaları  Atatürk’e anlatmıştır)
8)      Hükümete düşen işleri, bu projeleri uygulamakla görevli komisyonların Hükümet  nezdinde takip etmeleri,
9)      Yabancı bilim müesseseleriyle ve otoriteleriyle, mütehassıslarla işbirliği kurmak,
10)  Kültür Bakanlığının verimli yardımını, işbirliğini sağlamak.  (http://www.arkeolojidunyasi.com/ataturk_arkeoloji.html)

EK.2  

(Aşağıda getirilen öneriler 2000 yılında tarafımdan düzenlenmiştir, bunların  bir kısmı günümüzde gerçekleşmiş olabilir.)

  • Bilgi Politikası: Öncelikle ülkemiz için  bir Bilgi  politikası geliştirilmesi bunu hazırlarken üniversitelerin  Kütüphanecilik / Dokümantasyon / Bilgi Yönetimi bölümlerinden olduğu kadar, diğer kesimlerde çalışan kütüphaneci / arşivcilerden ve ilgili diğer meslek gruplarında görevli akademisyen ve uzmanlardan  yararlanılması,

·         Her kütüphane için amaç ve hedefler saptanmalı ve geliştirme planları bu doğrultuda yönlendirilmelidir (kimlere hizmet verilir, ne tür yayınlar derlenir, kitap seçimleri nasıl yapılır, vb.)

  • Toplu kataloglar hazırlanması: Yeni çıkan yayınlar katalogları (yıllık güncelleştirilerek); mevcudu kalmamış yayınlar, ender kitaplar ve  ikinci el satılan kitap kataloglari, bu kitapların hangi kütüphanelerde bulundukları, özel ve kişisel kütüphanelerde bulunan yapıtlarin kataloglarının hazırlanarak araştırıcıların yararına sunulması, nerede ve kimde ne var, açığa çıkması, 

  • Süreli yayınlar indeksi veri tabanı oluşturulması:  Dergi indeksleri projesine biran önce başlanması (özellikle sosyal bilimler, tarih, sanat, arkeoloji, mimarlık, dil ve edebiyat, vb. konularda); geçmişte çıkmış süreli yayınları  indeksleme projesine de belirli süreli yayınlardan ve / veya belirli yıllardan geriye yönelik olarak başlanması, veri tabanına eklenmesi,

  • Atıf indeksi: ülkemizde yayınlanan makale ve her türlü bilimsel çalışmalar için bir atıf indeksi hazırlanması,

  • Süreli yayınlar kataloğu: bugüne kadar ülkemizde yayınlanmış, yayın yaşamını tamamlamış, kesintiye uğramış, yayını devam eden süreli yayınların tam künyelerini, yayın baslangıç ve bitiş tarihlerini ve gerekli standart bilgileri ve nerelerde bulunduklarını  belirten kaynak katalog (Ulrich’s International Periodicals Directory ve Union List of Serials örnekleri),

  • Tez veri tabanı: Türkiye’de yazılmış tezlerin bir veri tabanında toplanması, devam etmekte olan uygulamadaki aksaklıkların yeniden gözden geçirilerek evrensel standartlarda ve dünyaya açılacak bir biçimde düzenlenmesi ve yayınlanması  (Örnek, Dissertation Abstracts),
 
  • Analitik indeksler: değişik yerlerde yayınlanmis öykü, şiir, tiyatro yapıtları, deneme yazıları, biyografi indeksleri; kitap eleştirileri (Book Reviews) indeksi (kitap dergilerinden de taranarak) hazırlanması;

  • Sanat eserleri: resim, heykel, seramik, vb. yapıtların  toplu katalogları  (yapıtların nerelerde oldukları belirtilerek); sanat müziği, şarkı, türkü, folklorik dans ve müzikler, nota, kaset, CD, vb. için uluslararası standartlarda  katalog ve indekslerinin hazırlanması,

  • Gazete indeksleri:  yayınlanmakta olan ve yayın hayatını tamamlamış eski gazetelerin künye kataloglarının hazırlanması, 

  • Gri yayinlar: ticari amaçla veya satılmak amacıyla basılmamış bildiri, özel çalışmalar, duyurular, programlar, teknik broşürler ve ilaç kullanım açıklamaları (prospectus), ve benzeri yayınların belirli özel kütüphanelerde / arşivlerde derlenip, düzenlenmesi,

  • Devlet ve üniversite yayınları: akademik yayınların toplu web katalogları (konulara göre ve tam künye bilgileri verilerek); devletin değişik kurumları tarafından yayınlanan yapıtların belirli aralıklarla yayınlanan katalogları (konulara göre sınıflandırılarak ve tam künye bilgileri verilerek),

  • Başvuru kitapları: Türkiye ile ilgili temel kaynak kitaplar yayınlanması ve gerekli görülen durumlarda bunların İngilizce veya yaygın yabancı dillerde olmak üzere de yayınlanması ve dağıtımlarının sağlanması (efsanelerimiz, önemli günler, festivaller, töreler, törenler, gelenekler, danslar, spor ve diğer özgün aktiviteler, v.b.)

  • Atatürk ile ilgili yayınlar: Atatürk’ün yapıtları, yazıları, belgeleri ve Atatürk hakkında yazılanlar olmak üzere, diğer belli başlı tarihi toplu yapıtların indekslenmesi, (Bkz. Alakuş, Meral Blogger. “Atatürk sınıflama sistemi.”)

  • İnternet düzenlemeleri:  İnternet ortamında yayımlanan her türlü resmi kurum, üniversite, sivil toplum örgütleri, özel şirketler ve kuruluşlar ile konu temeline dayalı ciddi Web Portalları hazırlanması ve bunların içeriklerinin (content management) ve indekslerinin muhakkak kütüphaneci / bilgi uzmanları tarafından denetlenmesi, bu konularda standartlar ve kurallar saptanması. 

  • Özel Kavram Dizinleri (thesauruslar): Değişik disiplinlerde özel dizinler ve / veya taksonomiler hazırlanması  ve veri tabanları çalışmalarına başlanması; örneğin,  Sosyal bilimler, Tarih, Felsefe, Sanat, Mimarlik, Arkeoloji, İslam,  vb.

  • Genel Türkiye Kavram Dizini:  çok önemli bir proje olan ülkemize özgü genel bir  thesaurus hazırlanması ve böyle bir   çalışmanın ivedilikle ele alınmasıdır. Yukarıda belirtilen konularda çalışmaları geçekleştirebilmek için bu da olmazsa olmaz bir kaynak yayındır (Örnek Canadian Thesaurus).

  • Bunlarin yerine getirilebilmesi için en kisa zamanda değisik bilim dallarında uzmanlardan oluşan komisyon / komisyonlar kurulmalı, buralarda  kesinlikle kütüphaneci / bilgi uzmanları öncelikle yer almalıdır.