KÜLTÜREL KİMLİKTEN TOPLUMSAL BELLEĞE:
KÜLTÜREL MİRASIN DENETİMİ ve YÖNETİMİ
İÇİNDEKİLER
Giriş: “Başkalarının
“Evren” diye adlandırdığı Kütüphane …”
Bölüm 1: Kültür Nedir?
Bölüm 1: Kültür Nedir?
Türk
Kültürü ve Atatürk
Kültür
Mirası ve Kültür Mirasının Yönetimi
Bilgi Toplumu Olmak
Bölüm 2: Sorunlar Çözümler
I.
Kültürel Miras Kurumları
Kütüphaneler:
İzmir Milli Kütüphanesi:
Kişisel Dermeler:
Arşivler ve Bölge Arşivleri:
II.
Kaynakçalar
Kitap Indeksleri:
III.
Politikalar
Standartlar
BİBLİYOGRAFYA
EK. 1 / ATATÜRK: “10 MADDELİK DİREKTİF.”
EK.2 /
(Aşağıda getirilen öneriler 2000 yılında tarafımdan
düzenlenmiştir, bunların bir kısmı
günümüzde gerçekleşmiş olabilir.)
ÖZ:
Kültürel
kimliğin kayıt altına alınması ve toplumsal belleğin oluşturulması sonucunda,
ulusal düzeyde “Bilgi Toplumu”na geçiş gerçekleşir. Toplumsal bellekten yoksun
toplumların, Bilgi Toplumu olmaları mümkün olamaz. Bilgi toplumu olmanın gereği olan bilgi
politikaları ve bilginin düzenlenmesi hakkında standartlar olmadan toplumsal
belleğin oluşturulması da mümkün değildir. Uluslararası ileri ülkelerle ayni düzeyde olabilmek ancak
bilgi toplumu olmaktan geçer.
Bilgi Toplumu
olmak ne demektir? Kültürel mirasın kayıt altına alınması,
korunması, düzenlenmesi, bu bilgilerin erişime sunulması ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır.
Bu makalede Türkiye
Bilgi toplumuna geçmiş midir, sorunu
ele alınmaktadır.
Kendi bilgi
birikimini denetim altına alamayan ve Bilgi Toplumu olamayan ülkeler, kendi benliklerini ancak yabancı bilgi ve
belgelere dayanarak algılar, olayları yabancı
kaynakların yönlendirmesi sonucunda yorumlama eğilimini gösterirler.
Yukarıda
belirtilen sorular ve sorunlar bağlamında, kültürel bellek kurumları olan
kütüphaneler, arşivler, özel kütüphaneler ve özel arşivler olduğu kadar, ulusal
bibliyografyalar, indeksler, kataloglar, kitap ve belge özetleri (compendium),
derlemeler (compilations), vakayinameler
(chronicles), gibi toplumun belleğini,
dağarcığını oluşturan araçlar / ortamlar üzerinde düşünceler ileri
sürülecektir.
Bunları gerçekleştirmek için “Kütüphaneci/Bilgi Belge
Yöneticilerinin” görevleri nelerdir? Bilgi Toplumu olmak için Bilgi
Teknolojilerinin katkıları ve önemi nedir?
Giriş: “Başkalarının “Evren” diye adlandırdığı
Kütüphane …”
Jorge
Luis Borges 1941 (The Garden of Forking Paths)
öyküsüne şu sözlerle başlamıştı “Bir efsane kütüphane olan Babil kütüphanesi,
özür ve savunma (apology) ve kehanetler (prophesy) üzerine bütün dillerde
yazılmış bütün kitapları içinde barındırıyordu; bu kütüphanede ayrıca İncili
Şerif öğretileri üzerine yapılmış yorumlar
ve bu yorumlar üzerine yapılmış farklı yorumlar ve gelecek hakkında en
ayrıntılı tarihi bilgiler bulunuyordu; burası birbiriyle iç içe girmiş bütün
kitaplar ve bu kitaplara ekler yapılarak değiştirilmiş bilgiler, doğruluğu
kanıtlanmış kütüphane kataloğu ve
yanısıra sayısız hatalı kataloglarının bulunduğu yerdir. Başkaları tarafından
evren diye adlandırılan bu kütüphane bütün bilgileri kutsal bir biçimde
sarmalar. Fakat orada hiçbir bilgiye
erişilemez, çünkü bütün bilgiler tamamen yanıltıcı biçimde aynalı galerilerde,
sayısız raflarda yanyana dizilmiştir; herşeyin orada olduğu ama hiçbir
şeyin bulunamadığı bir düzendir bu. Bundan daha mükemmel bilgi savurganlığı örneği olamaz. (Gleick, p. 373)
Hepimiz
kendi bilgi depolarımızı kendimiz doldururuz.
Serbestçe ve amatörce oluşturulan Wikipedia denen bu sanal ansiklopedi
diğer bütün basılı ansiklopedilerin tamamını içine alır. Örneğin, bir okuyucu
Wikipedia’nın labirentlerle birbirine bağlı galerilerinde “Babil” hakkında
bilgi arıyorsa, şunları bulacaktır:
Eski Babilonya için verilmiş
İbranice bir addır,
Babil Kulesini çağrıştırır,
Irak’ta bir gazetenin adıdır,
Patti Smith tarafından yazılmış bir
kitaptır,
Bir Rus gazetecidir,
Avustralya’da bir dil eğitimi
dergisidir,
Bir filimdir, bir plaktır,
Avustralya’da bir adadır, Kanada’da ise
iki dağın adıdır,
Star Trek evreninde bu bir Planet
adıdır.
Üstelik Tevrat içinde yer alan bir öykü olmasının
yanısıra
Çok sayıda şarkı, oyun, çocuk
kitaplarının içinde geçer Babil adı. (Gleick, p. 374)
Sonuçta
editörler, Wikipedia’da yer alan bütün özel adların çoklu aidiyetleri olduğunu
görmüşlerdir ve bunun üzerine bütün ortaya çıkan belirsizlikleri gidermek için
çalışmalara başlamışlar, böylece açıklayıcı ek bilgilerle mevcut sayfalara yüz
binin üzerinde sayfa daha eklemişlerdir.
Eski
çağlarda Alexandria Deniz Feneri “Dünyanın Yedi Harikası”ndan biri olarak
gösterilirdi. 135 metre yüksekliğinde
olan bu kule, Alexandria Kütüphanesine tepeden bakardı. Bu kütüphanede yüz elli bin papirus ruloları
bulunuyordu, ve o zamanlardan başlayarak çok daha sonraki yüzyıllar boyu burası
dünyanın en büyük bilgi kaynağını oluştururdu. İskenderiye, sahip olduğu Babil
kütüphanesi ile bir entellektüel dünya merkezi olarak, Atina’yı çoktan
geçmişti. Bu kütüphanede Sophocles, Aeschylus, Euripidis, yanısıra Euclid,
Archmides, ve Eratosthenes’ten matematik eserleri; ayrıca şiirler, sağlık
bilgileri, yıldız haritaları ve mistisizmle ilgili belgeler vardı. (Gleick,
s. 378)
Daha
sonra bu kütüphane yandı. Bu nasıl olmuştu, tam belli değil ama tarih boyunca düşman
istilacilar daima girdikleri ülkelerin kültür miraslarını yok etmişlerdir. Genel
kanı bu kütüphanenin çeşitli fanatik görüşler nedeniyle, Hristiyanlar
tarafından yakıldığı yönündedir. Maalesef, Bilgi Toplumu dediğimiz günümüzde
bile bu tür haince uygulamalar devam etmektedir ve bir ülkeyi egemenliği altına
almanın en önemli aşaması da istila edilen ülkenin kültür mirasını ve bilgi
birikimini ortadan kaldırmaktır, böylece amaç o toplumun geçmişiyle bağlarını
koparmaktır. İçleri kin dolu fatihler, düşmanlarının ruhlarının da kültür
miraslarının bulunduğu yerlerde yaşadığını düşünürlerdi. Ondokuzuncu yüzyılda
Isaac D’Israeli şöyle not düşmüştür:
“Romalılar Yahudilerin, Hristiyanların ve filozofların kitaplarını yakmışlardır. Yahudiler ise Hristiyanların
ve Paganların kitaplarını yakmışlar, Hristiyanlar ise Paganların ve Yahudilerin
kitaplarını.” Ve bu böyle devam
edegelmiştir. (Gleick, s. 378)
Bu
tür olaylara yaşadığımız zamanlarda da şahit olduk: Saraybosna’da Gazi Hüsrev Bey Camii (1531)
yanındaki medrese ve içinde binlerce yazmanın bulunduğu ve ulusal belleğin en
önemli arşivi olduğu bilinen kütüphane, 1992 yılında Sırplar tarafından
yakılmıştı, ve şimdi kütüphane ancak kurtulan eserleri içinde
barındırmaktadır. Kütüphanenin restorasyonu
22 yıl sürmüştür.
Bir
başka örnek ise, “İçinde eşi yeryüzünde bulunmayan
el yazması eserler, ilk nüshalardan Kuran-ı Kerim parçaları, İsa öncesi döneme
ait bilgileri taşıyan ve tarihte yine yakılarak yok edilen meşhur İskenderiye
kütüphanelerinden kurtarılmış müstesna eserler, Osmanlı dönemine ait idari,
mali, eğitim sistemlerini yansıtan belgeler ve Irak’ın geçmişine ait bilgi,
belge arşivleri ve daha nice eserler, tarih ve sanat değerleri bulunan,” bu
kütüphane, Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin
saldırıları sırasında yok edilen bir
başka dünya kütüphanesi olan Irak
kütüphanesidir. ( http://www.r-demir.com/makalelergsboncekilergoster.aspx?m=77)
Bölüm 1
Kültür Nedir?
Türk Dil
Kurumu sözlüğüne göre (1988), kültür
(Türçe ekin, eski dilde hars) kavramının tanımı şöyledir: “Tarihsel,
toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile
bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve
toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü.”
Kültür, Latince cultura sözcüğünden alınmıştır. İlk olarak bu söz Romalı hatip Marcus Tullius Cicero (106 MÖ – 43 MÖ) tarafından
ruhun “iyileştirilerek yüceltilmesi” anlamına gelen “cultura animi”
anlamında kullanılmıştır. 17. yüz yıldan
sonra ise kültür sözcüğü insanların eğitim yoluyla daha zarif veya aydın
kişiler olmaları anlamında kullanılmıştır.
18 ve 19. yüz yıllarda ise bu sözcük bütün insanlığa atfen kullanılmıştır,
ve genel olarak insanların “ulusal idealler ve yüksek emeller” taşımaları anlamında
toplumlara ve ülkelere yüklenmiştir. (http://en.wikipedia.org/wiki/Culture)
Bu son anlamda dilimizde kullandığımız “ülkü”
sözcüğü “Amaç edinilen, ulaşılmak istenen erek,
ideal,” demektir, (Türk Dil Kurumu sözlüğü, 1988) ve “Ülkü” de aynen, 18 ve 19. yüz yıllardaki
“kültür” anlamıyla benzeşir ve kültür sözcüğünün “Ulusal idealler ve yüksek emeller”
aşamasıyla örtüşür. Sözcük bu anlamda ilk
kez Ziya Gökalp (1876-1924) tarafından “Milli mefküre (ülkü)” biçiminde
kullanılmıştır. Gökalp’e göre bir milleti
yapan bütün kültür unsurları – dil, din, sanat, adetler – geleneksel kültürü
oluşturur, bunlar özel kültürü, o millete
özgü halk ruhunu aksettirir. (İnalcık,
s. 293.)
Değişik kaynaklardan edinilen
farklı tarifler şöyledir: http://www.r-demir.com/
makalelergsboncekilergoster.aspx?m=284
"Kültür,
bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden her türlü dil, duygu,
düşünce, inanç, sanat ve yaşayış öğelerinin tümüdür." (Turan, Şerafettin, "Türk
Kültür Tarihi.”)
"Kültür,
insanın ortaya koyduğu, içinde insanın var olduğu tüm gerçeklik demektir. Bilim,
teknik, sanat, ekonomi, hukuk, estetik, devlet, yöntem gibi insanın meydana getirdiği
her şey kültüre girer. Örgütler, dernekler, kurumlar, okullar, üniversiteler,
tüm kendilerine ilişkin şeylerle birlikte kültürden sayılırlar. İnsanlar
arasındaki her çeşit karşılıklı etkileşmelere, her türlü yapıp yaratma
alışkanlıklarına, bütün “manevi' ve “maddesel' yapıt ve ürünlere kültür denir."
(Prof. Dr. Nermi Uygur, "Kültür Kuramı".)
Türk Kültürü ve
Atatürk
Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Atatürk’ün en önem verdiği konulardan biri de
kültür ve kültürden ne anlaşıldığı üzerinde durmak olmuştur. Cumhuriyeti
kurarken Atatürk yeni bir kültür ve yeni bir anlayış biçimi de yaratmakta
olduğunun bilincindeydi. Atatürk’ün
kültür konusu ile ilgili fikirleri şöyledir
ve özellikle kültürü Cumhuriyetimizin temeli olarak ele alması, aşağıda verilen
ilk cümlede belirtildiği gibi çok önemlidir:
“Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Bu sözü burada ayrıca izaha lüzum
görmüyorum. Çünkü bu, Türkiye Cumhuriyetinin okullarında birçok vesilelerle
eser halinde tesbit edilmiştir…
Kültür,
okumak, anlamak, görebilmek görebildiğinden mana çıkarmak, intibah almak
(uyanış kazanma), düşünmek, zekayı terbiye etmektir…
Bu
günkü Türkiye Cumhuriyeti çocukları, kültürel insanlardır, yani hem kendileri
kültür sahibidirler, hem de bu hassayı muhitlerine ve bütün Türk milletine
yaymakta olduklarına kanidirler.”
Atatürk
bunları yazdırdıktan sonra sözlerine
şunları da ekleyerek, Avrupa kültür ve metodlarından istifade etmenin şart
olduğunu ve bunun için Türk münevverlerinin bu medeni alem ile temas
etmelerinin ve kültür alış verişi yapmalarının zaruretine işaret etmişti.
(Afetinan, s. 261-62)
Atatürk,
Cumhuriyetimizin 10. yılı kutlamalarındaki söylevinde Türk milletinin kültür hedefini göstermiş
ve bu konuda şunları söylemiştir:
“Yurdumuzu dünyanın en
bayındır ve uygar ülkeleri düzeyine çıkaracağız.
Milletimizi en geniş refah araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkartacağız...” (http://www.uslanmam.com/sosyoloji-bilimi/583527-ataturk8217un-kultur-konusunda-gorusleri.html)
Milletimizi en geniş refah araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkartacağız...” (http://www.uslanmam.com/sosyoloji-bilimi/583527-ataturk8217un-kultur-konusunda-gorusleri.html)
Bütün
bunların yanısıra, kültür çalışmaları doğrultusunda, Atatürk tarih ve arkeoloji
konuları üzerinde de önemle durmuş, ve bu topraklarda yaşamış eski
uygarlıkların, belgeler bulunarak incelenmesini istemiştir. Bunun gerçekleşmesi
için, 15 Nisan 1931 yılında Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasını sağlamış ve kendinden
sonra çalışmaların aksamaması için mirasının büyük bir bölümünü, araştırmalarda
ve kazılarda kullanılmak üzere bu kuruma bırakmıştır. 1930lu yıllarda değişik yerlerde yapılan
kazıları yakından izlemiş, gerek buralara kendisi giderek, gerek belgeleri
getirterek bunları incelemiştir. Son tetkik seyahatlerinde değişik yerlerde
müze ve eski sanat eserlerini gördükten
sonra Başmüvekkil Sn. İsmet İnönü’ye aşağıdaki
satırları yazmıştır.
İstanbul’dan başka Bursa, İzmir,
Antalya, Adana ve Konya’da mevcut
müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza
olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımıyla tasnif edilmektedir.
Ancak memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta
olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi
bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden
pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için Müze Müdürlüklerine
ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere (Arkeoloji) mütehassıslarına kati lüzum vardır. Bunun için Maarifce harice tahsile
gönderilecek talebeden bir kısmını bu şubeye tahsisi muvakıf olacağı
fikrindeyim. (http://www.arkeolojidunyasi.com/ataturk_arkeoloji.html)
Atatürk
bunlarla da yetinmemiş, Konya’da asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle harap
şekilde bulunmalarına rağmen sekiz asır
evvelki Türk medeniyetlerinin hakiki mimari şahaserleri sayılacak kıymette bazı
yapılar vardır, diyerek Anadolu Türk kültürüne dikkat çekmiştir. Türk Tarih Kurumuna’a
verdiği direktifleriyle, Anadolu Türk kültürünün eskiliğini ve bunun yanısıra
Anadolu’yu Orta Asya’ya bağlayan yolları
ve belgeleri ortaya çıkarmak, ayrıca daha önceki uygarlıkların Anadolu’da
kalıntılarını araştırarak yurdumuzun çağlar öncesinden bugüne kadar olan
tarihini aydınlatmak için kazılar yaptırılmasını öngörmüştür. (http://www.arkeolojidunyasi.com/ataturk_arkeoloji.html)
Bu sözlerinden
de anlıyoruz ki, Atatürk ulusal kültürümüzü, Selçuklular ve Osmanlı
İmparatorluğu olmak üzere, öncelikle Anadolu Türk Kültürü olarak ele almakta; sonra Anadolu’da Türklerden önce yaşamış daha
yeni ve klasik uygarlıklar dahil hepsini yurt tarihi olarak benimsemekte; bunların
yanısıra Anadolu’yu Orta Asya’ya bağlayan tarihi ve kültürel bilgi ve belgelere
erişilmesi için çalışmalar yapılmasını istemektedir. Üstelik bütün bunları
yaparken de Avrupa kültür ve metodlarından istifade etmenin şart olduğunu vurgulamaktadır.
Böylece, ülkemizde Kültür belleklerimizi oluştururken çalışmalarımızı bu üç alanda da
yoğunlaştırmalı, bütün bu uygarlıklarla ilgili
bilgi ve belgelere en kolay biçimde erişilmesini sağlamak üzere ulusal
kültür belleğimizi Avrupa metodları düzeyinde düzenlemeli ve denetim altına almalıyız. Bu
hedef halen tamamlayamadığımız kültür araştırmalarının ve kültür belgelerinin
denetim altına alınarak kayda geçmesi, ve en ileri yöntemler uygulanarak
kültürel belleklerimizin oluşturulmasını
gerektirir. Daha gecikmeden yapmamız
gerekenler de bunlardır.
Kültür Mirası ve
Kültür Mirasının Yönetimi
“Kültür
Mirası” deyimi, bir toplumda birlikte yaşayarak oluşan yaşam biçimlerinin toplamı ve bunların
kuşaktan kuşağa aktarılması anlamına gelir; bunlar gelenekler, adetler,
uygulamalar, yaşanan yerler, yaratılan sanat eserleri ve maddi ve manevi
değerlerin tümünü kapsar. Kültür Mirası genellikle Soyut (dokunulamaz, elle tutulamaz, fiziksel varlığı olmayan,
manevi değerler) ve Somut (dokunulur, tutulur, gerçek maddi değerler)
olmak üzere ikiye ayrılır. (ICOMOS, 2002) İnsanların yaşamları sürecinde ve
toplumsal faaliyetler sonucunda oluşan
Kültürel Miras bir değerler, inançlar, gelenekler sistemi, ve bir yaşam
biçimidir.
Kültürel Miras
aşağıda belirtildiği gibi üç alana ayrılır:
·
Yapısal Çevre (Binalar, şehir ve
kasabaların çevre düzenleri, arkeolojik kalıntılar).
·
Doğal Çevre (Kırsal alanlar, kıyılar, tarımsal düzen)
·
Artifacts – (el yapımı yapıtlar) (Kitaplar, yazılı belgeler, objeler,
resimler) (http://www.cultureindevelopment.nl/Cultural_Heritage/What_is_Cultural_Heritage)
Kültür Mirasının
Yönetimi, kültürel kaynakların yönetimi olarak tanımlanır ve genellikle sanat,
mimarlık, çevre koruma, restorasyon, müzecilik ve arkeloji gibi alanlardaki
faaliyetler ile sahip olduğumuz doğal çevrenin korunması olarak algılanır. Somut
alanlar diye tanımlayacağımız bu alanlar ve mimari yapılar halkın dikkatini
çeker; ve özellikle son on yıllarda bu kapsamda toplumumuzda kırsal bölgelere
kadar bilinçlenme gelişmektedir. Öte
yandan soyut Kültür Mirası konusunda uygulamalar kapsamına giren konular ise
inançlar, gelenekler, sözlü ve yazılı tarih, müzik, tiyatro, edebiyat, sanat
gibi alanlarda yoğunlaşır ve bu değerleri kayda geçirir ve koruma altına alır. Burada konumuz “Soyut Kültür Mirasının Yönetilmesi”
olduğu için, kültür mirasının soyut nitelikleri göz önünde tutularak, bunların
denetiminin nasıl yapılacağı ve bu tür materyallerin yönetiminin nasıl olması gerektiği
üzerine sorunlar ve çözümler irdelenecektir ve bu makalenin temel amacı da
budur.
Bu arada şunu
belirtmek isterim ki meslekte kırk yıla yakın bir zamandır kültür mirasımızın denetim
altına alınması daima ilgimi çekmiştir ve konu üzerinde zaman zaman
eksiklerimizi ve yapılması gerekenleri değişik yerlerde yazmaya çalıştım. Bunun en önemli nedeni ise uzun yıllar yurt dışında
kütüphaneci olarak çalışırken (1967-1975, 1995-2010) değişik ülkeleri kapsayan
binlerce başvuru ve kaynak kitaplar arasında hep Türkiye ile ilgili birşeyler
arayıp bulamamış olmanın verdiği eziklik olmuştur. Kütüphane rafları arasında
dolaşıp bir Türkiye bibliyografyası, bir Türkiye kronolojisi, değişik alanlarda
derlenmiş kaynakçalar ya da bir edebiyat antolojisi, müzik ya da folklor
araştırmaları üzerine kaynak kitapları arayıp durdum ve daima hiç birşey
bulamamanın verdiği hayal kırıklığına uğradım. İşte bu eksiklikler beni bu
alana ilgi duymaya yönlendirdi ve şuna
kuvvetle inanıyorum ki, bundan sonra Türkiye artık sahip olduğu bilgi birikimi
ve eğitilmiş insan gücüyle hızla dünyaya açılmak, dünya ölçeğinde yarışmak,
kendi bilgi kaynaklarını da dünyaya tanıtmak zorundadır.
Bilgi
Toplumu Olmak
Bu
bağlamda burada tekrar herkesin Evren diye adlandırdığı Kütüphaneye değinmek
istiyorum. “… orada hiçbir bilgiye
erişilemez, çünkü bütün bilgiler tamamen yanıltıcı biçimde aynalı galerilerde,
sayısız raflarda yanyana dizilmiştir, herşeyin orada olduğu ama hiçbir
şeyin bulunamadığı bir düzendir bu. Bundan daha mükemmel bilgi savurganlığı
örneği olamaz.” Bu biraz da ülkemizdeki
bilgi savurganlığının durumunu anlatmıyor mu?
Bütün dünyanın
bilgileri bir arada toplanmış olsa da bu bilgilere erişim sağlanamayan
ortamlarda Bilgi Toplumuna geçilmiş sayılabilir mi? Bilginin denetim altına alınmamış olduğu
toplumlar henüz Bilgi Toplumu aşamasında değildirler, ancak bu toplumlar Bilgi
Teknolojisine daha önce girdikleri halde sahip oldukları bütün bilgilere erişim
sağlayamamışlardır ve bütün bilgilerini denetim altına alıncaya kadar
sağlayamayacaklardır. Gelişmiş ülkelerde
Bilgi Toplumu 17. yüz yılda başlamıştır ve şimdi son hızla devam etmektedir. Ancak bilginin denetim altına alınması olayı
yüz yıllardır kütüphane uzmanlarını uğraştırmıştır.
Örneğin,
kütüphanecilikte bir devrim yaratmış olan İskenderiye Kütüphanesinin
kütüphanecisi Callimachus M.Ö. 3 üncü
yüz yıl ortalarında, bilindiği
kadarıyla, ilk kez kütüphanesindeki
kitapları konularına göre sınıflandırarak bir katalog hazırlamıştı. İlginç
olanı da, Callimachus ana konuları alt konulara ayırmış, bir anlamda
sınıflandırmaya hiyerarşık bir düzen getirmiş, zaman zaman ise belgeleri yine
ana konular altında kronolojik veya alfabetik biçimde düzenlemişti. İskenderiye
Kütüphanesinde, onun zamanında 500,000 – 700,000 kitap olduğu sanılmaktadır, ve
bu bağlamda böyle bir sınıflandırma
sistemi uygulamasının boyutlarını tahmin etmek de güç olmasa gerekir.
On üçüncü yüz yılın
sonlarına doğru ilk kez bütün İngiliz manastırlarında mevcut olan kitapların
bir toplu kataloğu hazırlanmıştır. Bu yüz yılda matbaanın bulunması ile yeni bir çağa girilmiştir. Fransız ihtilalinden sonra (1791),
Fransa’daki kütüphanelerde ilk kart kataloğu kullanılmaya başlanmış, on
dokuzuncu yüz yılda ise önce Dewey Decimal Classification (Dewey Onlu
Sınıflandırma) sistemi daha sonra da Library of Congress Classification (Kongre
Kütüphanesi Sınıflandırma) sistemi
kütüphanelerin temel sistemleri olarak bu günlere gelinmiştir. (Taylor, Arlene G.)
Burada daha
ileri giderek, Kütüphanecilik / Bilgi Yönetimi diye adlandırılan mesleğimizle
ilgili olarak “Bilgi Toplumu” olmak için ülkemizde gerekli ortamın var olup
olmadığını irdelemek istiyorum. Benim
düşünceme göre “Bilgi Toplumu” olarak adlandırılan çağımızda aslolan gelişme “Bilgi Teknolojileri” alanında
gerçekleşmiştir ve bunların sonucunda bilgiye erişimde kazanılan başta hız,
inanılmaz olanaklardır. Bu olanaklar son on yıllarda elbette farklı iletişim
alanlarında da kullanıma sunulmuştur ve dünya insanları tarafından – genç yaşlı
– kullanılmaktadır. Cep telefonsuz, bilgisayarsız ve internet bağlantısı
olmadan nasıl yaşamışız, diye sorgular bile olduk.
Yine de Bilgi
Toplumu alanında her ne kadar bir kavram kargaşası yaşansa da çağımızda
bilginin değeri kesin olarak diğer olguların önüne geçmiş durumdadır. Bilgi
toplumunda yaşayan insanların daha çok bilgi duyarlı olduğu, bilginin denetimi
için gerekli teknolojik ortamın yaratıldığı, bilgi ekonomisinin bir sektör
olarak ortaya çıktığı, insanların amaçları ve değer yargılarının bilgiye
yönelik geliştiği görülmektedir. Eğer
bilginin yeni bir değer kazandığını, genel yaşam düzeyini daha iyiye götüren
bir etken olduğunu kabul edersek, o zaman konuyu daha gerçekçi bir yaklaşımla
irdeleyebiliriz. Kısacası “Bilgi Toplumu”
kavramını değerlendirip bunun bir tanımlamasını yaparken, bilginin gerçek
yaşama katkılarını gözönünde tutmak yerinde olur. (Alakuş. Bilgi Toplumu, s. 11)
Bilgi toplumlara
daima artı değer getirmiştir. Bilgi kaynaklarını derleyen, düzenleyen ve
bunlardan yararlanan ülkeler daima en çok gelişen toplumlar olmuşlardır.
Devlet daireleri ve
kurumları kadar, özel kuruluşlar da bilgi kaynaklarını denetim altına alarak
daima kendilerine artı değer kazandırırlar. Yapılan çalışmalarda devlet ya da
özel kurum olsun, sahip olduklari bilgi birikimlerini ve bilgi akışlarını
düzenlemeleri ve denetim altına almaları sonucunda, bunların milyonlarca
dolar tasarruf ettikleri Batı
ülkelerinde yapılan araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır.
Bilginin
düzenlenmesinde ilgili konu uzmanları, Kütüphaneciler ve Bilgi Yönetim
Uzmanları yer alır. Bilgi düzenleme, yazılım programları hazırlama, araştırma, dilbilim,
yayıncılık ve yayım, basın ve dağıtım gibi alanlardaki uzmanlarla kütüphaneci
ve bilgi uzmanlarının muhakkak birlikte çalışmaları gerekir. Bu nedenle
kütüphaneciler kendi mesleklerinin dışında ilgi ve ilişki alanlarını
genişletmeli ve geliştirmelidir.
Kültürel
Mirasımızın en önemli kaynağı kültürel bilgi birikiminin denetim altına alınmasıdır. Bu alanda başarılı
olmamız için öncelikle bu alanda kurumsallaşmak şarttır.
Bölüm 2
Sorunlar Çözümler
“Uluslararası Kültürel Miras
ve Kültürel Bellek” diye adlandırdığımız bilgi birikimimiz
burada üç aşamada ele alınmıştır. İlk olarak “Kültürel Miras Kurumları” olarak
ele alınan Kütüphane ve Arşivlerdir (bunlara müzeler de dahil edilebilir). İkinci aşama bunların kayıt altına alınmaları,
bibliyografyalar, indeksler ve veri tabanları hazırlanması üzerine
düşüncelerdir. Son bölümde ise bilgi
belge kayıtlarının uygulamasında gerekli standartların
uygulanmasıdır.
I.
Kültürel Miras Kurumları
Ulusal Kültür
Mirasının derlendiği, düzenlendiği, denetim altına alındığı ve korunduğu belli
başlı kültür kurumlarının bir listesi aşağıda verilmiştir. Bu kurumlarda
değişik alanlarda ve farklı türlerde üretilmiş soyut kültür örnekleri yer alır
(yazılı belgeler, sanat eserleri, heykel ve resimler, fotoğraflar, kilim, el
dokuması ve tekstil ürünleri, müzik notaları, geneolojik kaynaklar, belli başlı
kurum / kişi adları ve adreslerinin veri tabanları, vb.) Bu kurumlar
özel ya da kamusal kurumlar olsun, görevleri halka ellerindeki bilgi ve
belgeleri uygun ortamlarda ve belirli kurallar
kapsamında sunmak, halkı bilgilendirmek ve aydınlatmakla görevlidir. Bütün bu
kurumların yasal olarak kamusal hizmet vermeleri gerekir, bilgi gizlenemez,
ancak devletin gizli bilgileri koruma altındadır; Devlet kurumlarına ait gizli
belgeler dışında, şirketler ve özel kuruluşların özel iş ve ticari bilgileri
ile kişisel bilgiler hakkında yasal düzenlemelerle getirilen sınırlamalar
vardır. Bunların dışında diğer bilgilerin kullanılması “Bilgi Edinme hakkı
Kanunu” uyarınca düzenlenmiştir.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına
ilişkin usul ve esasları düzenleyen kanunun adıdır. Resmi devlet kurumları
başta olmak üzere belli kurumsal standartları yerine getiren özel sektör
firmaların bile meslek sırrı ve kişisel bilgi dışında, genel konularda açıklama
yapılmasını istedikleri her türlü izin ve hizmet esaslı konuyla ilgili olarak
kişilerin, kurumların tüzel kişilikleriyle muhatap olabilmelerini sağlayan,
ilgili kanun kapsamında ücretsiz verilen hizmettir. (http://tr.wikipedia.org/wiki/
Bilgi_Edinme_Hakk% C4%B_Kanunu).
Bu bağlamda kamuya açık hizmet veren kurumlar
ve görevleri genel olarak aşağıda belirtildiği gibi yapılanmıştır:
·
Kütüphaneler: Kitaplar, süreli yayınlar, diğer basılı
belgeler, farklı formatlarda üretilmiş belgeler (mikroformlar, DVD, CD, vb.)
·
Arşivler: basılı ve el yazması özel belgeler, fotoğraf ve
posterler, notalar, vb.
·
Müze ve özel galeriler,
Kütüphaneler:
Bir
ülkede ulusal kültür birikiminin derlenmesinde ve düzenlenmesinde öncü görevi
üstlenecek en önemli merkez o ülkenin Milli Kütüphanesidir. Bu kurumların ilk amacı ulusun basılı
belgelerini bünyesinde toplamak ve saklamaktır. Ayrıca başka ülkelerde basılan
ve o ülkeyle ilgili kitaplar da koleksiyona katılıp burada toplanmalıdır. Milli Kütüphanelere
ülkede basılan her yayından en az birer adet gönderilir. Ancak tüm basılı yayınlar dendiği zaman,
bunların türlerine göre farklı yerlerde derlenip saklanmaları mümkündür, ve
ülkeden ülkeye farklı yerlerde derlenebilir.
Örneğin, yerel gazeteler yerel kütüphanelerde (halk, üniversite, özel
kütüphaneler, vb.), yine ayni şekilde özel anılar, el yazmaları, poster,
fotoğraf ya da diğer ephemera belgeler, veya mikroformlarda kayıtlı belgeler farklı kütüphane veya arşivlerde saklanabilir.
Bütün
bu belgelerin hepsi Milli Kütüphane dermesi olarak öncewlikle kayda geçer ve
düzenlenir, teknolojinin yardımıyla bilginin gerekli kişilere yayımı mümkün
olur. Varian tarafından vurgulandığı
gibi, “ Teknoloji tek başına bilginin üretilmesi ve yayımı açısından yararlı
olamaz; ancak bilgiye erişebildiği, gerekli bilgiyi ilgisiz unsurlardan ayırt edebildiği, bilgiyi
düzenleyebildiği ve özetleyebildiği süre, başarılı olur.” (Varian, pp. 161-162) Bu da insan usunun
katkısı olmadan mümkün olamaz.
Yayın sayısının
çokluğuna göre milli kütüphaneleri konulara göre ayrı birimlere taşımak da uygulanan
bir yöntemdir. Bazı görüşlere göre temel
bilimler, tarım, sanat, sosyal bilimler, tıp gibi konularda hizmet türleri de
farklılıklar gösterir ve bunların birbirinden ayrılması yararlı olur. Library of Congress bünyesinde ulusal tıp ve
ulusal tarım alanlarında kütüphaneler bölünmüş, kendi araştırıcılarına ayrı
hizmet vermektedirler ve tek merkezden yönetilmezler. Merkezi kataloglama
hizmetleri, ulusal bibliyografya bilgi merkezleri, kataloglar düzenleme ve
yayınlama, kütüphaneler arası ödünç verme, sergiler düzenleme, körlere kitap
hizmetleri, vb hizmetler de genel olarak Milli Kütüphanelerin hizmetleri
arasında yer alır. (Humphreys, s. 64-75)
Ülkemizde Milli
Kütüphane’nin yanısıra, beş değişik kütüphanemiz de çoğaltılmış
fikir ve sanat eserlerini derleme yasasına göre tüm basılı eserlerden
birer adet almaktadır. Örneğin:
a) Kitap, kabartma harfli kitap, kitapçık, ansiklopedi, albüm, atlas ve nota gibi tek başına ya da bir takımın veya bir dizinin parçası niteliğinde olan ayrı yayımlanmış eserler.
b) Gazete, dergi, yıllık, bülten, takvim gibi süreli yayınlar.
c) Afiş, kartpostal, gravür, reprodüksiyon, basılı fotoğraf gibi grafik eserler.
ç) Veri içeren her türlü slayt, şerit, film parçası, makara, kaset, kartuş, film ve mikroform gibi materyal.
d) Her türlü bilgisayar, müzik ve video cihazlarında kullanılmak üzere üretilmiş ses, görüntü ve veri içeren optik ve manyetik ortamlara kaydedilerek çoğaltılmış eserler.
e) Prospektüsleriyle birlikte blok veya tek olarak pul ve kağıt paralar.
f) Coğrafik, jeolojik, topografik ya da meteorolojik harita, plan ve krokiler.
g) Türkçe olarak yurt dışında basımı veya çoğaltımı yapılarak, yurt içinde satışı ve dağıtımı yapılan eserler."
Derleme
Nüshalarının Gönderileceği Kütüphaneler aşağıda verilmiştir:
- Milli Kütüphane Başkanlığı:
-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı
- İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi
- İzmir Milli Kütüphane Vakfı
Kütüphanesi
- İstanbul Üniversitesi
Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı
- Ankara Adnan Ötüken İl Halk
Bu bilgiler
doğrultusunda bir çözüm yolu, toplam altı kütüphanede bütün bu yayınların tamamının
duplike edilerek derlenmesi yerine, bu kütüphaneler bölge kütüphaneleri olarak
işlev kazanmalı, o bölge ile ilgili yayınları kendi bünyelerinde
toplamalıdırlar. Bu kütüphanalerden
sanıyorum tamamı yer konusunda sıkıntıdadır ve bundan yirmi otuz yıl sonra
bütün yayınları altı ayrı kütüphanede eksiksiz derleme ve düzenlemeleri
gereksiz bir yük olur.
İzmir
Milli Kütüphanesi:
Yukarıda adı
geçen kütüphaneler arasında derleme kütüphanesi olarak yer alan bu kurum, benim
en çok bildiğim ve ilgimi çeken bir örnek kütüphane olarak burada yer
almaktadır .
Burası Türkiye'nin Milli
adını taşıyan ilk kütüphanesidir. 23 Nisan 1912 tarihinde, daha sonra “İzmir
Milli Kütüphane Cemiyeti” adını alacak olan sivil bir örgüt çatısında
toplanan bir grup aydının girişimi ile hizmet vermeye başladı. Ülkede bir sivil
toplum girişimi ile kurulan ilk kütüphane olan kurum, 29 Ekim 1933 tarihinden
beri Mimar Tahsin Sermet Bey’in yaptığı neo-klasik binada hizmetini sürdürür. Bina
Milli Kütüphane Vakfı’nın malıdır ve onun yönetimindedir. Bu kütüphane de bir
derleme kütüphanesi olmasına karşın, özel bir vakıf Kütüphanesi olması
nedeniyle, ülke kütüphane ve bilgi-belge yönetimi sisteminden kopuk ve
bağımsızdır. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir_Milli_K
Bir
derleme kütüphanesi olarak ulusal ve bölgesel düzeyde yararlı olamamakta,
değerli koleksiyonundan ve hizmetlerinden gereği gibi yararlanılmamakta, İzmir merkezinde bir halk kütüphanesi biçiminde
hizmet vermektedir. Oysa bölgesel kütüphane olarak yerel konulara, yerel
yayınlara ve yerel gazetelere yer vererek, Milli Kütüphane’ye destek bir hizmet
merkezi olabilir. Atni şekilde diğer derleme kütüphaneleri de
değerlendirilmelidir.
Kişisel
Dermeler:
Farklı
kütüphanelerin yanısıra, birçok özel kişinin değişik ilgi alanlarında, kendi
çabalarıyla derledikleri çok değerli materyaller de vardır ve bunlar genellikle
kamuya açılamayan, hizmet veremeyen, gizli kalmış kişisel dermelerdir. Biraz da kolleksiyonerin kişisel mülkiyet
anlayışı içinde bu bilgiler özenle kapalı kalmaktadır. Bunlar da bölge Merkez
kütüphanesinin veri tabanında kayıt altına alınmalı ve özel izinle belirli
koşullar altında kullanılabilmelidir. Bu materyaller özel fotoğraflar, ender
kitaplar, makaleler, müzik notaları, anılar, filimler, vb. türünde önemli
birincil kaynaklar olabilir ve kullanımı kamuya açık olmalıdır.
Arşivler
ve Bölge Arşivleri:
Kütüphaneler ve
kişisel dermeler dışında, genellikle bir kentin resmi kurum / kurumları
tarafından kurulan ve desteklenen kent ve bölge arşivleri ve müzeler de, o
bölgenin bilgi- belge ve eski-yeni sanat eserlerini bünyelerinde derleyerek belli
standartlara göre düzenlerler. Arşivler gerektiğinde bölge kütüphaneleri ile iş
birliği yaparak, o kentte veya o bölgede yetişmiş yazar, ressam, yontu
sanatçısı, müzisyen, iş adamı, politikacı,
vb. önemli ve öncü kişilerin yıllar boyu ürettikleri anı, resim, fotoğraf, kitap,
makale, broşür, rapor gibi yazılı ve basılı yayınları, ya da sesli / hareketli
kayıtlar olarak ve değişik formatlarda çoğaltılmış belgeleri, özellikle
toplayarak kütüphane / arşiv dermelerine eklemeli ve hizmete sunmalıdır. Bunlar ülkenin ulusal belleğini oluşturur. Arşivler
ve müzeler diğer bölgelerdeki benzerlerinden farklı olarak, kendi
koleksiyonlarına özgü sınıflama sistemleri ve konu başlıkları hazırlayarak
materyallerini düzenlemelidir. Ancak
bunlar da ortak ulusal veri tabanlarında yer almalıdır.
Bu makale için
araştırma yaparken rastladığım Atatürk’ün bir önerisinden ne kadar etkilendiğimi
de burada önemle belirtmek istiyorum. Atatürk’ün
Kültür Mirası üzerine “10 Maddelik Direktif” biçiminde yazdırdığı metinden alıntı yaptığım 5. maddesinin bugün
için bile bir devrim niteliğinde olduğu, Atatürk’ün her alanda olduğu gibi,
ülkemizin kültür belgeleri ve eserlerinin düzenlenmesi hakkında ne kadar ileri
görüşlü, duyarlı ve bilgili olduğunu görmek beni ayni zamanda çok düşündürdü. (metnin tamamı için bkz. Ek. 1) Atatürk
direktiflerinin bu maddesinde, benim önerilerimde belirttiğim gibi “Merkezi
Bölgesel Kütüphaneler” için de uygulanabilecek bir örnek kültür, sanat ve
kütüphaneler sistemi öne sürmektedir.
5) Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir,
Edirne’de muayyen devirlere ve kültürlere ait eserleri toplayarak bu şehirleri
büyük üslupta birer eski eserler ve abideler merkezi haline koymak. ( http://www.arkeolojidunyasi.com/ataturk_arkeoloji.html)
II.
Kaynakçalar
Dünyada Bilgi
Toplumu diye adlandırılan çağa geçişten, ileri ülkelerde 1970li yıllarda söz
edilmeye başlamıştır. Aslında bilgi derlemeleri ve bunların denetimi çok daha
önceleri, hatta yüzyıllar önceki çağlarda başlamıştı. Ben tüm bu uygulamaların bilgi toplumuna
geçişe hazırlık olduğunu düşünüyorum. Kataloglar, konu bibliyografyaları,
süreli yayınlar, indeksler, konu başlıkları, vb. gibi kaynakçalar düzenlenerek
bilgi ve belgeler daima denetim altına alınmak istenmiştir. Amaç istenen bilgi
/ belgelere kolay biçimde ulaşmak olmuştur.
Ben bu eksiklerimizi
farketmiş olarak, 1980 yılında öncelikle önemsediğim, Türkiye üzerine yazılmış
İngilizce kitapların özetçeli bir bibliyografyasını derledim. Sanıyorum bu
kendi alanında dünyada bir ilk oldu.
Turkey. Compiled by
Meral Güçlü [Alakuş] World Bibliyographical Series, vol. 27. Oxford, England: CLIO Press, 1981. 331 p.
Bu çalışmamın
ikinci edisyonu ayni yayınevi tarafından 1999 yılında yayınlanmıştır.
Turkey. Compiled by Cigdem
Balim-Harding. World
Bibliyographical Series, vol. 27. Rev.
Sub. edition. ABC-CLIO Press,
1999.
Daha ileriki
yıllarda konuyla ilgili eksiklerimiz ve yapılması gerekenler üzerine makaleler
yazmaya çalıştım. Özellikle bu konuda önceki yazılarım da, bu son yazım ile
örtüşür düşüncesiyle aşağıda verilmiştir:
Kültürün
Belgelenmesi,” Meral Alakuş [Güçlü] Ulusal Kültür Dergisi, Kültür
Bakanlığı, Ekim 1978, sayı.2, s.238-241.
“Belgeleyemediğimiz
Kültürümüz.” Milliyet Sanat Dergisi, February 1989, p. 19-21. (Abdi İpekçi
mansiyon ödülü)
Bilgi Toplumu Kitabı,
1991. Ankara, T.C. Kültür Bakanlığı,
Kütüphaneler Genel Müdürlüğü, 134 s. (T.C. Kültür Bakanlığı 1990 Bilgi Yılı
Armağanı)
Burada şunu da
önemle belirtmek istiyorum ki, önümüzde yapılacak daha çok şeyler var ve bu
görev de artık gençlere düşmekte.
Osmanlı İmparatorluğu arşiv belge kayıtlarına çok önem
vermiş, nüfus kayıtları, istatistikler, mahkeme ve tapu ve kadastro kayıtları,
ve önemli olayların dökümleri gibi
bilgileri günü gününe tutmuştur.
Mecelle (fıkıh hükümleri, yasalar), tahrir defterleri
(eyaletler hakkında araştırmalar), she’riyye sicilleri (şeriat sicilleri), kadı
defterleri ve çeşitli belgeler sandıklarda ve kapalı raflarda saklanmıştır.
Arşivler 600 yıldan fazla Osmanlı İmparatorluğunun tarihini olduğu kadar,
Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun da tarihini belgelemektedir. Bunlar düzgün bir biçimde düzenlenip
indeksleri hazırlandıktan sonra bütün bu ülkelerin tarihlerinin incelenmesinde
çok yararlı olacaktır. (İnalcik, s. 125-126.)
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve daha sonra Cumhuriyet
döneminde hazırlanmış bazı kaynakçalar,
“Bilginin Denetimi” alanında ülkemizde
düzenlenmiş örnek çalışmalardır:
·
Süleymaniye Kütüphane Katalogları: Devr-i Hamidi Fihristleri,
1882-1883 başlayarak 1895 yılına kadar devam etmiştir. (3 set olarak düzenlenmiştir).
·
Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu , 1980 – 1994.
cilt 1–7 (seri 2), This covers Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan el yazmalarını kapsar, her cilt değişik bölümler halinde
yayınlanmıştır.
Hazırlayan Hasan Duman
·
Osmanlı sâlnâmeleri ve nevsâlleri
bibliyografyası ve toplu kataloğu = A bibliography and union catalogue of
Ottoman year-books = al-Bībliyūghrāfiyā wa-al-fihris al-muwaḥḥad
lil-sālnāmāt wa-al-nawsālāt al-ʻUthmānīyah. Hasan Duman; Christopher Bailey; Musa Yıldız.
Ankara : Enformasyon ve Dokümantasyon
Hizmetleri Vakfı, 2000.
1. Eski harfli Türkçe süreli
yayınlar toplu kataloğu (muvakkat basım) : Millî Kütüphane ile Ankara ve
İstanbul kütüphanelerinde bulunan eski harfli Türkçe gazete ve dergilerin,
ayrıca diğer periyodiklerin bibliyografik künyeleri. Türkiye,
Milli Kütüphane Başkanlığı. (http://www.worldcat.org/title/ ) (Ayrıca Bkz:
Alakuş, Meral. A Turkish Treasure Trove. The
Indexer. vol. 26, no. 1 March 2008.
pp. 8 -13.)
Yukarıda
verdiğim iki örnek, Sn. Hasan Duman tarafından hazırlanmış çok değerli
çalışmalardır, diğer eserleri de ayni URL sayfasında bulunabilir. Eski harfli
Türkçe süreli Yayınlar Kataloğu Milli Kütüphane tarafından hazırlanmıştır. Ayrıca burada adını özellikle anmak
istediğim, bibliyografya uzmanı Sn. Bülent Ağaoğlu’ nun yıllardır üzerinde
bıkmadan usanmadan çalıştığı Cumhuriyet dönemi üzerine değişik bibliyografyalar
vardır. Bunlar Bülent Ağaoğlu blogspotunda bulunabilir. (http://bulentagaoglu.blogspot.com.tr/) Bu örnekler meslektaşlarımızın kendi özel ilgileri ve çabaları sonucunda
ortaya çıkmış çalışmalardır, ve kendi zamanlarını böyle yararlı alan
çalışmalarına ayırmışlardır. Bu
çalışmaları takdir etmemiz gerekir ve umut ediyorum ki, bundan böyle bu tür
çalışmaları ülkemizin belli başlı kurumları maddi ve manevi olarak desteklesin.
Bu destekler gerek devlet ve gerekse de özel kurumlar tarafından olabilir, gerçek
şu ki bu alanda çok geri kalmışızdır ve
üzerine önemle gidilmesi gerekir. Bu alanda da standartların belirlenmesi ve
belirli kurallar dahilinde yapılması önemlidir.
Bu arada
Türkiye’de her alanda araştırma yapmak gerçekten güçtür. Bunun nedeni devletin ve
devlet kurumlarının bu alanda çalışmalara ilgi duymaması ve önem
vermemesidir. İkinci olumsuz engel ise, Bilgi Yönetimi uzmanları olarak
bizlerin, günlük faaliyetler dışında, bir araya gelip, örgütlenerek atılımlar
yapamamış olmamızdır. Evet, kütüphanelerde günlük işler hiçbir zaman bitmez,
çalışmalar ertesi güne sarkar gider, hep devam eder, birbirini izler. Bu nedenle bu tür projelerin ayrı ek projeler
olarak organize biçimde yapılmasının sağlanması ve destek görmesi gereklidir,
diye düşünüyorum.
Son olarak
da burada belirtmek isterim ki şaşırtıcı olan, Türk araştırıcı ve akademisyenlerin, gerçekten hayret
veren bir şekilde, bu konulara duyarsız kalmaları, istek ve taleplerde
bulunmamaları, Türk bibliyografyaları ve veri tabanları hazırlanması için
hiçbir istekte bulunmamaları ve baskı yapmamalarıdır.
Kütüphanelerimiz, gerekli olduğu üzere, Proquest, ABI/Inform, ERIC, Medline, ISI,
EBSCO, Current Contents, ve daha nice veri tabanlarına abone olmuştur.
Türkçe olarak yazılan bazı bilgi ve belgelerimiz bu gibi veri tabanlarında yer
almaktadır. Ama Türkiye’de yayınlanan eski / yeni dergilerimizden yararlanarak,
özellikle de Türk Bilimleri çalışmaları alanlarında, araştırma yapmak nasıl
mümkün olabilir. Örneğin, sosyal bilimler
dergileri, Türk dili ve edebiyatı dergileri, tarih dergileri, İslam ve din
alanlarında değişik üniversiteler ve kurumlar tarafından yayınlanan dergiler
ile bunların yanısıra Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu gibi kurumlar,
Üniversite ve dernekler tarafından yayınlanan süreli yayınlar,
başlangıçlarından günümüze indekslenerek en kısa zamanda bu alanlarda veri
tabanları oluşturulmalıdır.
Sosyal bilimler alanında Prof. Dr. Korkut Boratav’ın
konumuzla doğrudan ilgili olduğunu düşündüğüm görüşlerini aşağıda aktarıyorum:
Genç sosyal bilimci adayları yurt dışında araştırma
yapıyorlar, doktora yapıyorlar. Özellikle kendi ülkeleriyle ilgili
araştırmalarda Türkiye’deki sosyal bilim malzemesini de kullanmak gereği
duyuyorlar. Şöyle bir yol izliyorlar: Yabancı dildeki tüm katkılar, kuramsal ve
yöntembilimsel yönden önemli referanslar oluşturuyor. Türkiye’den yaptıkları
aktarmalar ve referanslar ise,
niteliksiz emek ürünü olarak aktarılıyor....
Diyelim ki yurt dışında Türkiye’ye ilişkin bir görgül araştırmayı yapan
arkadaşlarımız kendi olanaklarıyla bulgulara ulaşamıyor, [başkalarının]
araştırma bulgularını referans veriyor.... (Boratav,
s. 14.)
Burada
açıkça görülebileceği gibi, Türkiye’de yapılan araştırmalara erişim çok zor
olmaktadır, çünkü henüz tam olarak süreli yayın bilgileri derlenmiş değildir. Ayni
makalede yine belirtildiği üzere, örneğin, yabancı dilde bir yayından, Türkçe
bir yayından olduğundan daha üst düzeyde yararlanılıyor. Ülkemizde bilginin
denetlenmemesi nedeniyle Türkçe yayınlara erişim zor, araştırmacılarımız
kolaylıkla bunlara erişim sağlayamıyor. Sonuç olarak bu durum ülkenin kendi
kültüründen kopmasına neden oluyor ve
sorunlara ancak başka ülkelerin görüş ve bulgularına göre çözüm getirilmek durumunda
kalınıyor. Bu da indekslerimizin ve veri
tabanlarımızın eksikliğinin ülkemiz araştırmacılarını nasıl olumsuz
etkilediğini göstermektedir. Kendi
kültürümüze sahip çıkabilmek için, kendi bilim adamlarımız ve
araştırıcılarımızın görüşlerinden daha çok ve kolayca yararlanılabilecek ortamı
sağlamalıyız.
Kitap Indeksleri:
Yukarıda
sayılanların dışında bir diğer alan da kitap indeksleridir. Kitap indeksleme apayrı bir bilgi denetimi
dalıdır ve bu alanda ileri ülkelerde indeksi olmayan hiçbir bilimsel (scholarly) kitap yayınlanamaz. Toronto,
Kanada’da yapılan “Indexing
on an International Platform. Triennial International Indexing
Meeting and Conference. 15 – 17 Haziran 2006”
adlı konferansa
katılan Çin temsilcisi, ülkelerinde yeni çıkarılan bir yasaya göre indeksi
olmayan kitapların yayınlanmadığını duyurmuştu. (ASI-IASC/ SCAD) Sanırım
bir alışkanlık oluşuncaya kadar bu tür uygulamaların yasalarla yürürlüğe
konması olumlu bir yöntemdir.
Umulan ve beklenen şudur ki, bu tanımlayıcılar (descriptors) artık internet ortamında da
bulunduğundan, ülkemizde de ilgili uzmanların dikkatini çekecek ve sonuçta
Türkçede de bir standartlaştırmaya gidilecektir. Bu gerçekleştiği zaman
ülkemizdeki devlet kurumları veya özel kesimde bilgi düzenlemeleri daha
standart biçimde yapılacak, araştırma yapmak daha kolaylaşacaktır. Bu bağlamda
Türkiye’deki değişik veritabanları da birbirleriyle uyum sağlayacak, daha da
önemlisi bundan böyle Türkiye ile ilgili ve Türkiye’de üretilen bilgiler dünya
bilgi dağarcığı içinde daha kolay yerini alacaktır.
III.
Politikalar Standartlar
Kamu ya da vakıf
olsun, üniversite ya da özel kütüphaneler olsun, bunların tümü artık ülkemizin “Bilgi
Politikaları” doğrultusunda hizmet
vermelidir. Bu şekilde bütün kamu ve özel kütüphaneler, kendi bünyelerinde var
olan her türlü bilginin gerekli zamanda gereken yerlere ulaştırılmasını tek bir
sistem uygulanarak sağlamış olucaktır.
Örneğin, Ege Bölgesi ve özellikle İzmir odaklı materyallerin
kayıtlarının İzmir Milli Kütüphanesinde derlenmesi, sınıflandırılması ve
bölgede diğer kamu, özel ve üniversite kütüphaneleriyle bağlantılı ve işbirliği
içinde okurlara ve araştırıcılara sunması, bilgiye erişimin yaygınlaşmasını
gerçekleştirecektir. Bölge merkez
kütüphaneleri olarak işlev görecek kütüphanelerin, hangi bilgi ve belgenin o
bölgede nerede bulunduğunu, kendi
bünyelerinde oluşturacakları bir veri tabanı yoluyla, diğer kütüphanelerle
paylaşan merkezler olmaları bilginin yayılmasını sağlayacaktır.
Bu tür
kütüphanelerde görevli gerek üst düzey yöneticiler olsun, gerek diğer
çalışanlar olsun genellikle kütüphanecilik mesleğinden olmamıştır. İzmir Milli Kütüphanesi de yıllarca
profesyonelce yönetilmemiştir. Burada profesyonel kütüphaneciler çalıştırılması
gerekirken, müsait bütçeleri olmadığından, uzun yıllar
çalışanların çoğu meslekten kimseler olmamıştır. Sonuçta büyük bir eğitim ve kültür kurumu
olarak içinde bulunduğu kente ve de bölgeye gereken çağdaş hizmeti
verememektedir. Oysa kütüphanenin dermesi dünya çapında ilgi çekecek değerli
kitapları kapsamaktadır.
Gerek devlet
kütüphaneleri, gerek özel kütüphaneler ve arşivlerde görev alacak üst düzey
görevliler için belirli ölçütler konmalıdır. Kütüphanecilik / arşivcilik
eğitimi dışında bu kimselerin “yabancı dil bilgisi, master veya doktora
eğitimi, işletmecilik, bilgisayar yazılımı ya da farklı bir alanda ikinci bir
üniversite diploması olmalı, yurt içi ve yurt dışında yayınları bulunmalı,
kısacası üst düzey görevlilerin uluslararası düzeyde meslektaşları ile
yarışabilir niteliklere sahip olması” gerekir. Bu niteliklerin yanısıra, bu
meslekte çalışan kimselerin analitik düşünce yapısına sahip olması da çok
önemlidir. Ancak bu koşullar doğrultusunda, ülkemiz bilginin yönetimi
alanında layık olduğu yere gelecektir.
Bilgi toplumuna geçmenin gereği de budur.
Bilgi Yönetimi kapsamına giren bu tür çalışmaların
bilimsel bir şekilde yapılabilmesi için
öncelikle belirli standartların ve dil bilgisi kurallarının saptanması,
bu çalışmaların farklı uzmanlarla işbirliği içinde yapılması, ve
kütüphanecilerle hep birlikte belirli standartlar üzerinde karara varılması ve
onaylanması çok önemlidir. Kavram dizinleri ve dizinleme kuralları konmadan,
bilgi ve belgelerimizin gereği gibi düzenlenmesi, bilgiye en kolay biçimde
erişilmesi, okur ve araştırıcılara sunulması hiçbir zaman tam olarak
gerçekleşemez. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, eğer teknolojiyi insan
bilgisi ve usu ile besleyemezsek, şöyle ki,
teknolojinin içini dolduramazsak, bilgi toplumu olabilmemiz mümkün
olamaz.
Batı ülkelerinde her ülke kendi konu kapsamı ve dil
kurallarına göre standartlarını saptamıştır.
Her ülkede belirli kurumlar bunları üstlenmiştir, bunlardan bazı örnekler
aşağıda verilmiştir:
·
British Standards Institution. Structured vocabularies for
information retrieval — Guide — Part 2: Thesauri (Private circulation) adlı taslak çalışma.
·
ANSI/NISO (American National
Standards Institute/National
Information Standards Organization).
·
ANSI/NISO Z39.19-2005 ISBN:
1-880124-65-3 Guidelines for the Construction, Format, and Management of Monolingual
Controlled Vocabularies. Approved July 25, 2005, by the
American National Standards Institute.
·
IFLA
(International Federation of Library Associations and Institutions) Guidelines for Multilingual
Thesauri. Working Group on Guidelines for Multilingual Thesauri
Classification and Indexing Section, IFLA, April 2005. Chair: Gerhard J.A. Riesthuis
Lois Mai Chan, Patrice Landry,
Pia Leth, Ia McIlwaine, Martin
Kunz, Dorothy McGarry, Max Naudi,
Marcia Lei Zeng.
·
ISO
(International Standards Organization) Guidelines for Multilingual
Thesauri.
·
International Organization for
Standardization (1986), Guidelines for the Establishment and
Development of Monolingual, ISO 2788, 2nd ed., ISO, Geneva.
·
“Indexes. A Chapter from The
Chicago Manual of Style.” Chicago: The
University of Chicago Press, 1993.)
(Önemli bir başvuru kaynağıdır.)
Ülkemizde ulusal kaynaklarımız henüz bir bütün olarak
düzenlenmemiş ve denetim altına alınamamıştır ve ne yazık ki hala herhangi bir
konuda özgün olarak hazırlanmış tek bir kavram dizinimiz yoktur. Oysa ayni
doğrultuda, TÜRDOK’un kurulduğu yıllarda kurulmuş olan IRANDOC (1968) ilk
olarak Fars Edebiyatı konusunda bir kontrollü dizine gereksinim olduğunu değişik makalelerde dile getirmiş,
daha sonra 1977 yılında kavram dizinlerinin hazırlanması ve belirli kuralları
hakkında bir el kitabı yayınlamıştır. Her ne kadar hazırlanan bu dizin
zamanında gerçek bir Kavram Dizini (thesaurus) niteliğinde başlamasa da,
İran dokümantasyon merkezleri tarafından kullanılan bir kontrollü dizin oluşmuştur.
Şu anda İran’ın oniki Kavram Dizini bulunmaktadır ve diğerleri de
hazırlanmaktadır. (Bagheri, s. 19-22)
“Sosyal bilimlerde Süreli Yayıncılık” üzerine bir bildiri
veren (2006) Prof. Dr. Taner Timur şöyle demiştir: “Son olarak şunu
söyleyeceğim. Yayıncılığın, özellikle de periyodik yayıncılığın alt yapısı
kütüphaneciliktir. Çağdaş, uzmanlaşmış kitaplıklardan yoksun bir ortamda
araştırma yapılamaz; dolayısıyla bilimsel dergiler de çıkarılamaz. Bu konuda
bırakalım ideal kitaplıklara, bunun bilincine bile sahip olduğumuzu maalesef
söyleyemeyeceğim. Elbette ki elektronik gelişmeler (örneğin Google’un Batı’nın
en büyük kitaplıkları sayısallaşma girişimi) bu konuda umut vericidir. Fakat
bunlar da ancak (Fransa’da daha onbeş yıl önce hizmete başlayan dev ulusal
kitaplık gibi) çağdaş kitaplıklar sayesinde operasyonel olabilirler. Türkiye’de
bilimin de bilimsel yayıncılığın da yolu çağdaş kütüphanecilikten geçmektedir. (Timur,
Taner, s. 21.)
Artık kendilerine
Bilgi Yöneticisi denen Kütüphaneciler, kitap rafları arasına sıkışmaktan
kurtulmalı, dünyaya açılmalı, en az bir yabancı dili çok iyi öğrenmeli, yurt
içi ve yurt dışı yeni yayınları izlemeli, bilgisayara hakim olmalı, teknolojiyi
yakından izlemeli ve bu alanda ülkemizin genel eksikliklerine duyarlı olmalı,
sesini duyurmalıdır.
BİBLİYOGRAFYA
1. Gleick,
p. 373, 374, 378.
4.
İnalcık, Halil. İnalcık, Halil (Tarihçilerin kutbu. Halil Inalcik
kitabı, Emine Çaykara. İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2005.
614 s.; s. 293.
6. Afetinan
(Dr.), Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1959. S. 261-62)
10.
Taylor, Arlene G., The Organization of Information. Englewood, Col. Libraries Unlimited, 280; pp. s. 37-41.
11.
(Bilgi
Toplumu. Meral Alakus. S. 11)
13.
Humphreys, K.W. “National library
functions,” s. 64-75, in National Libraries, ed. By Maurice B.
Line and Joyce Line. London: ASLIB,
1979.
14.
Varian, Hal. “The information economy.” Scientific American. Sept. 1995; 273: 161-162.
17. İnalcık, Halil (Tarihçilerin
kutbu. Halil Inalcik kitabı, Emine Çaykara. İstanbul, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 2005. 614 s.;
s. 125-126.
18. Alakuş, Meral. A Turkish Treasure Trove. The
Indexer. vol. 26, no. 1 March 2008.
pp. 8 -13.
21. Bagheri, Masumeh. ”Development of thesauri in Iran,” The Indexer, vol. 25, no. 1, April
2006. pp. 19-22.
22. Boratav, Korkut. ”Sosyal Bilimler Veri tabanı
Çalışmalarında Tarihsel Perspektif,” İçinde:
Sosyal Bilimlerde Süreli Yayıncılık – 2006
I.Ulusal Kurultay Bildirileri. Ankara,
TUBİTAK ULAKBİM, Kasım 2006. s. 14.
23. ASI-IASC/ SCAD Joint Conference.
Toronto, June 15-17, 2006.
24. Timur, Taner, “Türkiye’de Sosyal Bilimler Alanındaki Bilimsel Süreli
Yayınlarla İlgili Sorunlar.” İçinde: Sosyal
Bilimlerde Süreli Yayıncılık – 2006 I.Ulusal Kurultay Bildirileri. Ankara, TUBİTAK ULAKBİM, Kasım 2006 s. 21.)
26. Alakuş,
Meral. “Atatürk Sınıflama Sistemi.”
(Ek.2)
EK. 1
ATATÜRK:
“10 MADDELİK DİREKTİF.”
1) Her türlü tarihi vesika, malzeme ve abideleri
bulma, toplamak ve muhafaza ve restore etmek,
2) Memleket
içinde ve dağınık bir halde açıkta duran tarihi eserleri tahrip olunmak, çalınmak, satılmak, ziyana
uğramak ve zamanla kendi kendine harap olmak tehlikesinden masun bulundurmak
için hükümetçe bütün tedbirler alınmak,
3) Hükümet
otoritelerinin ve belediyelerin yakın ilgi, takip ve mesuliyetleri altında Cumhuriyet
Halk Paartisi’nin Halk Evleri’ne ve parti organlarına açtıracağı sürekli ve
usanmaz bir propaganda faaliyeti ile ve
Basın Yayın Umum Müdürlüğü nezareti ve takibi altında günlük gazette ve
mecmualarda yaptırılacak sürekli, tesirli, popüler neşriyatla, bu milli tarih
mallarının asıl sahibi olan Türk halkına muhafaza ettirmek,
4) Gerek
içeride ve gerek dışarıdaki müzeler ve kütüphanelerde mevcut eski eserlerin ve tablolarından koleksiyonlar
vücuda getirmek,
5) Ankara,
İstanbul, Bursa, İzmir, Edirne’de muayyen devirlere ve kültürlere ait eserleri
toplayarak bu şehirleri büyük üslupta birer eski eserler ve abideler merkezi
haline koymak,
6) Ecnebi
tarih ekspedisyonların büyük sermayelerle başardıkları kazıları ileride mali kudretimizin vüsatlı
zamanında yapmak üzere şimdilik, küçük mikyaslarda kazılar tertibi ile
arkeolojik ve antropolojik araştırmalar ve keşifler yapmak,
7) Memleket
içinde ve dışındaki mühim kazı ve keşif yerlerine seyahatler tertip ederek,
bulunan tarihi eserler ve abideler üzerine ilmi tetkikler yapmak, (Bu kapsamda
Afet İnan, 1933 yılı sonbaharında Yunanistan, Mısır, Filistin ve Suriye’de
arkeolojik incelemeler yapmış ve dönüşünde bu ülkelerdeki çalışmaları Atatürk’e anlatmıştır)
8) Hükümete
düşen işleri, bu projeleri uygulamakla görevli komisyonların Hükümet nezdinde takip etmeleri,
9) Yabancı
bilim müesseseleriyle ve otoriteleriyle, mütehassıslarla işbirliği kurmak,
10) Kültür
Bakanlığının verimli yardımını, işbirliğini sağlamak. (http://www.arkeolojidunyasi.com/ataturk_arkeoloji.html)
EK.2
(Aşağıda
getirilen öneriler 2000 yılında tarafımdan düzenlenmiştir, bunların bir kısmı günümüzde gerçekleşmiş olabilir.)
- Bilgi Politikası: Öncelikle ülkemiz için bir Bilgi politikası geliştirilmesi bunu
hazırlarken üniversitelerin
Kütüphanecilik / Dokümantasyon / Bilgi Yönetimi bölümlerinden
olduğu kadar, diğer kesimlerde çalışan kütüphaneci / arşivcilerden ve
ilgili diğer meslek gruplarında görevli akademisyen ve uzmanlardan yararlanılması,
·
Her kütüphane için amaç ve hedefler saptanmalı ve
geliştirme planları bu doğrultuda yönlendirilmelidir (kimlere hizmet verilir,
ne tür yayınlar derlenir, kitap seçimleri nasıl yapılır, vb.)
- Toplu kataloglar hazırlanması: Yeni çıkan yayınlar
katalogları (yıllık güncelleştirilerek); mevcudu kalmamış yayınlar, ender
kitaplar ve ikinci el satılan kitap
kataloglari, bu kitapların hangi kütüphanelerde bulundukları, özel ve
kişisel kütüphanelerde bulunan yapıtlarin kataloglarının hazırlanarak
araştırıcıların yararına sunulması, nerede ve kimde ne var, açığa
çıkması,
- Süreli yayınlar indeksi veri tabanı oluşturulması: Dergi indeksleri projesine biran önce
başlanması (özellikle sosyal bilimler, tarih, sanat, arkeoloji, mimarlık,
dil ve edebiyat, vb. konularda); geçmişte çıkmış süreli yayınları indeksleme projesine de belirli süreli
yayınlardan ve / veya belirli yıllardan geriye yönelik olarak başlanması,
veri tabanına eklenmesi,
- Atıf indeksi: ülkemizde yayınlanan makale ve her
türlü bilimsel çalışmalar için bir atıf indeksi hazırlanması,
- Süreli yayınlar kataloğu: bugüne kadar ülkemizde
yayınlanmış, yayın yaşamını tamamlamış, kesintiye uğramış, yayını devam
eden süreli yayınların tam künyelerini, yayın baslangıç ve bitiş
tarihlerini ve gerekli standart bilgileri ve nerelerde bulunduklarını belirten kaynak katalog (Ulrich’s
International Periodicals Directory ve Union List of Serials örnekleri),
- Tez veri tabanı: Türkiye’de yazılmış tezlerin bir
veri tabanında toplanması, devam etmekte olan uygulamadaki aksaklıkların
yeniden gözden geçirilerek evrensel standartlarda ve dünyaya açılacak bir
biçimde düzenlenmesi ve yayınlanması
(Örnek, Dissertation Abstracts),
- Analitik indeksler: değişik yerlerde yayınlanmis
öykü, şiir, tiyatro yapıtları, deneme yazıları, biyografi indeksleri;
kitap eleştirileri (Book Reviews)
indeksi (kitap dergilerinden de taranarak) hazırlanması;
- Sanat eserleri: resim, heykel, seramik, vb.
yapıtların toplu katalogları (yapıtların nerelerde oldukları
belirtilerek); sanat müziği, şarkı, türkü, folklorik dans ve müzikler,
nota, kaset, CD, vb. için uluslararası standartlarda katalog ve indekslerinin hazırlanması,
- Gazete indeksleri:
yayınlanmakta olan ve yayın hayatını tamamlamış eski gazetelerin
künye kataloglarının hazırlanması,
- Gri yayinlar: ticari amaçla veya satılmak amacıyla
basılmamış bildiri, özel çalışmalar, duyurular, programlar, teknik
broşürler ve ilaç kullanım açıklamaları (prospectus), ve benzeri yayınların belirli özel kütüphanelerde
/ arşivlerde derlenip, düzenlenmesi,
- Devlet ve üniversite yayınları: akademik yayınların
toplu web katalogları (konulara göre ve tam künye bilgileri verilerek);
devletin değişik kurumları tarafından yayınlanan yapıtların belirli
aralıklarla yayınlanan katalogları (konulara göre sınıflandırılarak ve tam
künye bilgileri verilerek),
- Başvuru kitapları: Türkiye ile ilgili temel kaynak
kitaplar yayınlanması ve gerekli görülen durumlarda bunların İngilizce
veya yaygın yabancı dillerde olmak üzere de yayınlanması ve dağıtımlarının
sağlanması (efsanelerimiz, önemli günler, festivaller, töreler, törenler,
gelenekler, danslar, spor ve diğer özgün aktiviteler, v.b.)
- Atatürk ile ilgili yayınlar: Atatürk’ün yapıtları,
yazıları, belgeleri ve Atatürk hakkında yazılanlar olmak üzere, diğer
belli başlı tarihi toplu yapıtların indekslenmesi, (Bkz. Alakuş, Meral
Blogger. “Atatürk sınıflama sistemi.”)
- İnternet düzenlemeleri: İnternet ortamında yayımlanan her türlü
resmi kurum, üniversite, sivil toplum örgütleri, özel şirketler ve
kuruluşlar ile konu temeline dayalı ciddi Web Portalları hazırlanması ve
bunların içeriklerinin (content
management) ve indekslerinin muhakkak kütüphaneci / bilgi uzmanları
tarafından denetlenmesi, bu konularda standartlar ve kurallar
saptanması.
- Özel Kavram Dizinleri (thesauruslar): Değişik
disiplinlerde özel dizinler ve /
veya taksonomiler hazırlanması
ve veri tabanları çalışmalarına başlanması; örneğin, Sosyal bilimler, Tarih, Felsefe, Sanat,
Mimarlik, Arkeoloji, İslam, vb.
- Genel Türkiye Kavram Dizini: çok
önemli bir proje olan ülkemize özgü genel bir thesaurus
hazırlanması ve böyle bir
çalışmanın ivedilikle ele alınmasıdır. Yukarıda belirtilen
konularda çalışmaları geçekleştirebilmek için bu da olmazsa olmaz bir
kaynak yayındır (Örnek Canadian
Thesaurus).
- Bunlarin yerine getirilebilmesi için en kisa zamanda
değisik bilim dallarında uzmanlardan oluşan komisyon / komisyonlar
kurulmalı, buralarda kesinlikle
kütüphaneci / bilgi uzmanları öncelikle yer almalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder